Gündem: 7 Haziran'dan Geleceğe

Başta AKP olmak üzere, egemen sınıf partilerini, faşist rejimin planlarını ve halklarımızın birleşik mücadelesini derinden etkileyeceği, kendi kendinin amacı haline gelenler hariç, emekçi solun tüm parti ve örgütleri tarafından görülen 7 Haziran seçimleri, faşist 12 Eylül rejiminin yüzde onluk barajını, Erdoğan'ın ve AKP'nin yakın dönem hayallerini yerle bir etti.

Seçim mücadelesi süreci halklarımız arasındaki önyargı duvarını yıkarken, HDP'ye verilen 6 milyon oy, yüzlerini özgür ve onurlu bir hayata dönen güçlerin gelişimini, emekçi sol yükselişi, gözler önüne serdi. Başarma duygusu yeni ve daha büyük mücadelelere girişme istek ve kararlılığını biledi.

Bütün bunlar, işçilerin ve ezilenlerin demokratik bilincinin güçlenmesine, örgütlenme arzusunun gelişimine itilim kazandıracak, kitlelerin yeni kesimlerini, devrimci savaşımın ve sosyalist ideallerin meşruiyetini anlamaya, yaymaya açık hale getirecektir.

Tayyip Erdoğan Ve AKP'nin Yenilgisi

400 vekil ve Başkanlık rejimine onay hedefiyle, yürütebileceği en büyük kampanyayı yürüten, katliamlara ayarlı provakasyonlara girişen, Türk halk kitlelerindeki şovenist duygu ve düşüncelere, Kürt halk kitlelerindeki dinsel etkiye, politik islamcı cenahta toplanmış yığınlardaki kazanımların kaybedilmesi korkusuna seslenen, kendi başına hükümet kuracağı bir çoğunluğu elde edememesi ihtimalini aklından bile geçirmeyen AKP ve Tayyip Erdoğan, kolayca üstesinden gelemeyeceği bir politik ve moral yenilgi aldı.

Bu yenilgi Kuzey Kürdistan'da ağır, sarsıcı bir darbe biçiminde gerçekleşti. Tayyip Erdoğan ve AKP'nin, rüşvet ve devlet gücü sopasıyla durumunu sürdürme, Kürt halkı içindeki güçlü dinsel etkiyi, demagoji ve Kürtçe Kur'anı açıkça bir araç olarak kullanma yoluyla oy desteğine dönüştürme hevesi tarumar oldu. Kürt halkı inkarcı sömürgeciliğin politik islamcı mızrağı AKP'yi bağrından söküp attı.

AKP'nin, politik islamcı resterasyonu ve mevzileri anayasal güvenceye kavuşturma, rejime, Tayyip Erdoğan'ı, Hüsnü Mübarek, Bin Ali veya Kral Faysal, Kral Hüseyin yetkileriyle donatacağı bir çehre kazandırma, işçi sınıfı ve ezilenlere, Kürt halkımızın ulusal demokratik mücadelesine faşist ve inkarcı sömürgeci saldırılar için seçim zaferi meşruiyeti sağlama plan ve hedefi birleşik demokratik cephe etrafında kenetlenen işçiler ve ezilenler tarafından püskürtüldü.

Böylelikle, faşist rejimin ve inkarcı-tekçi devletin politik islamcı resterasyonunu tamamlamak için sabırsızlıkla bekledikleri 7 Haziran, Tayyip Erdoğan ve AKP için bir kabus gününe dönüştü. Planları tarumar oldu. Bu durumdan kurtulmak, hedefe ulaşmak için yeni hamleler yapmak, her türlü olanağı değerlendirmek isteyeceklerdir. Ne var ki, bu 6 Haziran'a göre çok daha zordur. Birikmiş gerilimlerin, 7 Haziran yenilgisiyle, AKP'de bir iç mücadeleyi tetikleyecek, onu güçten düşürecek olması bir yana, AKP'yi durdurmanın olanaklı olduğunu gören, bu zaferi yaşayan halklarımızın ilerici, demokratik kesimlerinin 7 Haziran kararlılığını büyütecekleri şüphesizdir.

Kitleler CHP ve MHP'yi Alternatif Olarak Görmüyor

7 Haziran seçimleri, antiakp'ci burjuva miliyetçi, şovenist, ırkçı merkezlerin, kitlelerin uyanış halindeki güçlerinin CHP'yi, yükselmekte olduğu iddia edilen şovenist, ırkçı dalganın da faşist MHP'yi belirgin biçimde güçlendireceği propagandalarını boşa çıkardı.

7 Haziran'a, önseçim adımı ve tabana yakın adaylarının yarattığı moral güçle katılan, Tayyip Erdoğan'ı ve AKP'yi durdurmak isteyen kitlelere, emekçilerin yoksulluğuna ve ezilenlerin adaletsizliğe öfkesine seslenen CHP, büyüme, gelişme imkanlarının ne kadar daraldığını saflaşmanın çok keskin bir görünüm kazandığı 7 Haziran seçimlerinde bir kez daha gördü. Laik-şeriatçı saflaştırmasına dayalı desteğe ve gelenekle bağlı aidiyete sıkışmış CHP'nin, 70'li yılların aksine, Türk halk kitlelerindeki demokratik bilincin gelişiminin toplanma merkezi olma şansı biraz daha zayıfladı. Çünkü emekçi solun birleşik demokratik cephe alternatifi salt sokakta değil, burjuva meclis zeminindeki mücadelede de , işçilerin ve ezilenlerin yeni kesimlerinin dikkat ve birleşme merkezi haline gelme olanağı kazanmış bulunuyor ve bu olanak halklarımızın parlemento dışı eyleminin büyümesine paralel biçimde güçlenecektir.

Öcalanla devlet görüşmeleri, çift taraflı ateşkes, burjuva meclisteki halk temsilcilerinin İmralı, Kandil görüşmeleri, Öcalan'ın mesajlarının mitinglerde okunması, on maddelik protokolun HDP ve AKP temsilcilerince birlikte açıklanması, ulusal demokratik hareket önderliğinde gelişen Rojava devrimi koşullarında seçime giren, AKP'ye kaymış oy desteğini yeniden kazanacağı umudu taşıyan, yoksulluk, işsizlik gibi sorunlar etrafında propagandaya ilk kez bu ölçüde ağırlık veren ırkçı faşist MHP, 1999 seçimlerinde ulaştığı düzeye bile ulaşamadı. Verili gerçeklik altında MHP'nin başarısından sözetmek, basit bir psikolojik savaş yöntemini uygulamaktan öte bir anlam taşımaz.

7 Haziran, kitlelerin CHP ve MHP'yi rejim krini çözme alternatifleri olarak görmediğini ortaya koydu. Bu aynı zamanda, Türk halkının Kürt ulusal sorununa barışçıl çözüm arzusunun ifadesidir.

Hükümet Krizi

Birleşik Demokratik Cephenin seçim başarısı, AKP'nin 13 yıllık hükümet saltanatını yıkmakla kalmadı, egemenler cephesini, 90'lı yıllarda peşlerini bırakmayan hükümet kriziyle yeniden karşı karşıya getirdi. Düzen ve rejim bekçisi partilerin oluşturacakları koalisyon hükümeti, bu adımı atacak partilerin kendi seçmen kitlelerinde inandırıcılıklarını zayıflatacak karşılıklı tavizleri dışında gerçekleşemez. İmralı görüşmeleri ve çift taraflı ateşkes, 17-25 Aralık yolsuzluk tablosu, "iç güvenlik paketi" adı verilen yeni faşist yasalar, Tayyip Erdoğan'ın işlevi, asgari ücret, emeklilere ek maaş, taşeronluk başta olmak üzere vaadlere konu olan bir dizi mesele, verecekleri karşılıklı ödünler çerçevesinde AKP, CHP ve MHP'yi oy desteği aldıkları kitle nezdinde itibar kaybetme sorunuyla karşı karşıya getirecektir. Tüm bunları dışta tutacak bir koalisyon olasılığı bulunmadığı için, erken seçim seçeneği, özellikle de, şansını yeniden denemek isteyen Tayyip Erdoğan tarafından zorlanacak olsa da, sermaye, yeni krizleri tetikleyebilecek böyle bir "maceraya" girilmemesi için tüm baskı imkanlarını kullanacaktır.

Hükümet krizinin yeniden sahne alması, emekçi solun, Kasım 2002-Haziran 2015 dönemi tek parti hükümetlerine bakarak, daha önemlisi, rejim krizinin politik islamcı etkeninin mevziler kazanarak rejime eklemlenmesi ve AKP'nin rejim krizini tetikleyen değişik sorunlardaki "açılım-çalıştay" manevraları koşullarında, inkarcı-tekçi devletin ve faşist rejimin yönetememe krizinin sona erdiği yanılgısına kapılan kesimlerinin gözlerindeki perdeyi kaldırma imkanı yaratmıştır.

Cepheleşmenin Ve Yeni Siyaset Tarzının Başarısı

TİP'in nesnel olarak bir birleşik cephe durumundayken girdiği 1965 seçimlerinde gerçekleştirdiği siyasi ve moral hamleyi bir çok yönden aşan, sokakta olduğu gibi, burjuva meclis içindeki mücadeleyi de güçlü biçimde yürütme imkanı yaratan, devletin inkarcı-tekçi yapısının kriziyle iç içe geçen faşist diktatörlüğün yönetememe krizine yeni unsurlar ekleyen 7 Haziran genel seçim sıçrayışı, devrimci, ulusal demokratik ve antifaşist hareketin cepheleşme adımının ürettiği bir kazanımdır.

Birleşik demokratik cephenin halklarımız için bir seçenek haline gelmesi, başkaca etkenlerle birleşerek, cephe dışında kalan emekçi soldan devrimci ve antifaşist parti ve örgütleri seçim bloku adımına yöneltti. Bu açıdan Partizan, DHF ve Halkevleri'nin tutumu dikkate değerdir. Ulusal demokratik hareketin en etkin özne olduğu bir birleşik güçle ilk kez böyle bir seçim ittifakı geliştiren DHF ve Halkevleri, ilişkileri cephesel yönde ilerletme yolunda bir etkileşim olanağını da yaratmış oldular. Yine, tutarlı demokrat birey ve çevrelerin sergilediği çalışmalar da, HDP odaklı seçim bloğunun bir dinamiği olarak başarıya hatırı sayılır katkılar sağladı.

HDK adımı, emekçi sol hareketin 35 yıllık cephesel birlik başarısızlığına, bu temelde şekillenmiş siyasi kültürüne devrimci bir müdahale oldu.

Bilindiği gibi, 74 sonrasından günümüze çok sınırlı da olsa girişilen cephesel karakterdeki birlik yönelimleri esasen bir birleşik önderlik zihniyetine, bu temeldeki bir örgütlenme ve işleyişe dayanmamıştır. Birer güç birliği sınırında kalan bu adımlar, yeni bir siyaset tarzı yaratmak bir yana, grupçuluğu ve grupların kendiyle sınırlı amaçlardan hareket etme pratiğini geriletememiştir.

"1979'da Devrimci Yol, Halkın Kurtuluşu, Kurtuluş Sosyalist Dergi arasında yapılan güç birliği, bu yapıların kendi dışlarındaki devrimci örgütleri sınırlamak amacının ürünü olmuş, birleşik gücün burjuvazi ve faşizme karşı yerine getirebileceği görevlere esasen kayıtsız kalmış, bileşenlerinin politik gündemlerle kendi kuvvetlerine dayalı ilişkilenmesinde anlamlı bir değişikliğe yol açamamıştır. Durum öyledir ki, savunulması imkansız gerekçelerle, güç birliğinin DY ve KSD bölükleri değişik kentlerde çok sayıda devrimci militanın yaşamına mal olan bir silahlı çatışmaya girebilmişlerdir.

1979’da Devrimci Halkın Birliği, Partizan, Güney ve Kawa'nın oluşturduğu güç birliği, birleşik kuvvetlere dayanarak mücadeleyi ileri iten bir pratik örgütlemek bir yana, ilk adımdan sonra, ikinci bir toplantı için bir araya gelememiş, zaman zaman yürüyüş ve mitinglerde pankart açmanın ötesinde pratik bir varoluş gösterememiştir.

74-80 döneminin grupçu ve küçük burjuva rekabetçi siyasi kültürü, birlik ve cepheleşme yeteneksizliği, 12 Eylül faşist cuntasına karşı bile anlamlı bir birleşik mücadele örgütlenmesini engellemiş, grupları içe dönüklükten, kendileriyle sınırlı amaçlardan hareket etmekten vazge- çirememiştir. Böylelikle faşist cuntaya karşı başta silahlı savaşım olmak üzere, değişik mücadeleler etrafında birleştirilebilecek binlerce işçinin, gencin, kadının, köylünün hazır enerjisi heba edilmiş, devrimci, ilerici etki altındaki yüzbinler derin bir umutsuzluk, güvensizlik ve irade kırılmasına mahkum edilmişlerdir. Faşist cuntanın temel hedeflerini elde etmesinin ardından, Türkiye ve Ku- zey Kürdistan dışında 1982’de gündeme getirilen Faşizme Karşı Birleşik Mücadele Cephesi girişimi ise, filizlenmesi gereken topraklarda hiç bir hayat belirtisi gösterememiştir." (Marksist Teori, sayı 15)

Kendini tanımlamasından ayrı olarak, nesnel gerçeği itibarıyla antifaşist bir cephesel birlik olarak 1996'da kurulan ÖDP yasallıkla sınırlı çerçeve içinde bile, sınıf mücadelesinin gidişine anlamlı bir etkide bulunamamış, sınıf savaşımının sert koşulları altında, 2000'den itibaren bileşenlerinden daha fazla sayıda gruba bölünerek cephesel karakterini tümüyle kaybetmiş, 1996 başında MLKP'nin girişimiyle, MLKP ve DHKPC arasında başlatılan ve devrimci parti ve örgütleri kapsaması hedeflenen cepheleşme girişimi başarısızlığa uğramış, bir dönem sonra PKK ile DHKPC arasında kurulduğu ilan edilen güç birliği, bir imza birliği olmaktan öteye geçememiş, 1998 yazında PKK, MLKP, TKP/ML, MKP, TDP, TKP-K'nın oluşturduğu güç birliği ise pratikte atılan adımlara rağmen başarabileceğinin çok gerisinde kalmıştır.

Bütün bu deneyler, birleşik önderlik ve birleşik güçlerde somutlaşan yeni bir siyaset tarzı açığa çıkarma yeteneğinde olmadılar. Çünkü cepheleşme konusunda eski zihniyeti aşan bir yönelimin ürünü değillerdi.

2011 sonbaharında filizlenen HDK, birleşik önderlik ve birleşik güçlere dayalı yeni siyaset tarzı konusunda yürünecek yolu açtı. HDK'dan başlayarak geliştirilen devrimci hareketin 35 yıllık geri bir yanından kopuş adımı, Kürt ulusal demokratik hareketi dahil, emekçi sol hareketin siyaset tarzını da derinden etkiledi. Kürt ulusal demokratik hareketinin, halklarımızın tüm diğer sorunlarını ulusal özgürlük sorununa bağlı ele alan, ittifak politika ve tarzını bu eksene oturtan anlayış ve pratiğiyle, devrimci ve antifaşist partilerin, örgütlerin ezici çoğunluğunun politik mücadeleyi halklarımızın sorun, talep ve özlemlerine cevap olmaya yönelmek yerine, örgütsel durumlarına uygun gündemler belirleme ve içe dönüklükle belirlenen siyaset anlayışı birleşik demokratik cepheyle aşılmaya başlandı. Ulusal demokratik hareketin kendisi için "Türkiyelileşme" biçiminde tarif ettiği ve birleşik demokratik cephe pratiğiyle doğru bir içeğe kavuşan bu yeni siyaset anlayışı, devrimci ve antifaşist hareketin, işçiler ve ezilen milyonların sorun, özlem ve talepleri odaklı politikayı düşünmeye, birleşik cephe kanalıyla da olsa güçlerini bu doğrultuda seferber etmeye yönelme şeklinde somutlaştı. İşçilerin ve ezilenlerin sorun, talep ve özlemleri ekseninde birleşik politika yapmada cisimleşen bu yeni siyaset tarzının belirleyenlerinden biri de, kitle katılımıyla, kitlelerle birlikte politikadır.

Yeni siyaset tarzı ve onun aracı olarak birleşik demokratik cephe, İstanbul'da, devrimci, antifaşist hareketin saflarındaki işçi ve emekçilerle, ulusal demokratik hareketin saflarındaki işçi ve emekçilerin birleşmesi, kaynaşması başarısıyla yeni sıçrayışların koşullarını da hazırladı.

Sokak Mücadelesiyle Parlamenter Mücadeleyi Birleştirmenin Etkisi

HDP'nin 7 Haziran başarısında, birleşik demokratik cephenin sokaktaki mücadeleyle burjuva meclisteki mücadeleyi birleştirmesi, işçi sınıfı ve ezilenlerin sorun, talep ve özlemlerini, birbirini tamamlayacak tarzda eylemlerde, gösterilerde parlamento kürsüsünde, medya önünde yükseltmesi belirleyici bir etkiye sahiptir.

Burjuva meclis koridorlarına hapsolunsa, grevlere, direnişlere, mitinglere, protesto veya hak eylemlerine, ölümsüzlerin uğurlamalarına ilgisiz kalınsaydı, kitle enerjisinin uyandırılmasında, kitlelere güven vermede, onların büyük bir özveriyle harekete geçmesinde böyle bir düzey yakalanamazdı. Yine, düzen parlamentosu zeminindeki mücadelede vekillerin kendini ortaya koyuşunda, haklı ve onurlu bir savaşımın etkin sözcülüğü ve kendi alanında yürütücülüğü geliştirilemeseydi, birleşik demokratik cephe kitlesinde seçim başarısını hazırlayacak inanç ve kararlı girişkenlik uyandırılamazdı.

7 Haziran'ın Filizinin Toprağı

Birleşik demokratik cephenin 7 Haziran seçim sıçrayışı Türkiye ve Kürdistan'da politik ve moral ortamı derinden etkileyen Haziran ayaklanması, Kobane direnişi, 6-8 Ekim serhildanı ve kadın cinayetlerine karşı geliştirilen kadın isyanı toprağında boy verdi. "Değişim" isteğinin sokaklarda ve halklarımızın birleşik gücüne dayalı silkinişte cisimleşmesi, birleşik demokratik cephenin, pratiğiyle, bu isteğin sözcüsü, öncüsü, eylemcisi olacağı güvenini vermesi HDP'nin seçim başarısını hazırladı. Bütün bunlar, aynı zamanda, işçilerin ve ezilenlerin geniş kitleleri içinde "değişim" düşünce ve arzusunun yaygınlaştığını, bu yönelimi on yıl boyunca kendi gücüne dönüştüren AKP'nin yenilgisini ve "değişim" bayrağının emekçi sola geçisini yansıtmaktadır. Halkların, dillerin, inançların eşitliğine, adaylarının ulusal, inançsal, cinsel kimliğinin tanınmasına omuz verilmesini isteyen HDP'ye 6 milyonu aşkın oy sunulması bunun ifadesidir. Bu 6 milyonu aşan oy, seçmen kitlesi içinde demokratik devrimin taleplerinin buluştuğu veya buluşmakta olduğu kesimlerin gücünün de bir verisidir.

İşçi sınıfı ve ezilenlerin bağrındaki ilerici, demokratik potansiyeli açığa çıkaran, politik özgürlük isteğinin toplumsal tabanının ne kadar geniş olduğunu gözler önüne seren, faşizme ve inkarcı sömürgeciliğe karşı uzun yıllara yayılan devrimci ve demokratik mücadelenin devlet terörüne ve faşist psikolojik savaşın her biçimine rağmen halklarımızın bilincine etki etmeyi başardığını ve burjuva ideolojik hegemonyayı parçaladığını gösteren 7 Haziran seçimleri ve burjuva solun etkisi altındaki kitlelerin emekçi sola yönelme eğilimi, CHP'yi büyük bir basınç altına alacak, değişik konularda burjuva reformist tutumlar sergilemesini koşullayacaktır. Böyle bir irade sergileyememesi, şovenist, sosyalşovenist tutkala rağmen CHP'nin çözülüşüne yol açacaktır.

7 Haziran'ın mayalandığı toprak, Kürt ulusal demokratik taleplerinin emekçi çözüm seçeneğinin ete kemiğe bürünmüş halidir. Bu toprakta büyüyen başarı, Kuzey Kürdistan'daki çeşitli yurtsever reformcu partilerin ve politik islamcı örgütlenmelerin yükselttikleri, Kürt ulusal demokratik hareketi saflarından kimi kesimleri de etkileyen, emekçi solun devrimci ve antifaşist partileri ve örgütleriyle ittifakın "kaybettireceği", "dini muhafazakar Kürt emekçilerinin böyle bir adıma destek vermeyecekleri" biçimindeki yaklaşımların yanlışlığını, dar ulusalcı muhtevasını gözler önüne serdi. Yine, Kürt ulusal demokratik hareketiyle ittifakın Türk halkının tepkisini çekeceği, Türk işçi ve emekçilerinin desteğini alamayacağı biçimindeki sosyalşoven tezler de 7 Haziran pratiği tarafından mahkum edildiler.

7 Haziran, Türkiye cephesinde, Türk işçileri, yoksulları, emekçileriyle, ulusal demokratik hareketin etkisindeki Kürt işçilerini, yoksullarını, emekçilerini birleştirmenin; faşizme, inkarcı sömürgeciliğe ve kapitalizme karşı mücadelenin bu hayati sorununun çözümünün birleşik demokratik cepheyi gerektirdiğini, halklarımızın birleşik mücadelesini geliştirmenin en elverişli yolunun birleşik demokratik cephe olduğunu ve onun karşılığını bulduğunu herkese gösterdi.

HDP Ve Koalisyon Hükümeti Meselesi

HDP parlementer mücadele zeminininde yeraldığına göre, tek başına hükümet kurma, bir koalisyon hükümetinde yer alma, böyle bir hükümeti dışında kalarak destekleme seçeneklerine açık demektir. Bir koalisyon hükümetinde yer alma veya bir koalisyonu dışardan destekleme tercihleri bütünüyle o koalisyon hükümetinin dönemin temel sorunlarındaki tutumuyla ilgilidir. Dolayısıyla bugün tartışmanın, "ilkesel olarak koalisyona evet mi, hayır mı" tarzında konulması sorundan kaçmak olur.

HDP, Kürt ulusal demokratik hareketiyle müzakere sürecinin işletilmesi, çift taraflı ateşkesin inkarcı sömürgeciliğin Kuzey Kürdistan'da savaş hazırlığı kapsamındaki adımlarının durması yönünde tahkim edilmesi, Türk ve Kürt halklarımızın alevi kitlesinin demokratik taleplerinin kabulü, ulusal toplulukların demokratik haklarının tanınması, kadın cinayetlerine ve tüm yasal eşitsizliklere karşı önleyici ve ortadan kaldırıcı adımların atılması, başta TMY olmak üzere, işçi sınıfı ve ezilenlerin söz, basın, toplantı, örgütlenme ve eylem haklarını faşist yasa ve yasaklarla zincirleyen anayasal ve yasal engellerin kaldırılması, hapishanelerde tecridin son bulması, kadın ve çocuklara karşı işlenen suçlar dışında adli tutukluları da kapsayacak biçimde hapishanelerin boşaltılması, asgari ücretin yükseltilmesi, dolaylı vergilerin kaldırılması, işsizlik ödeneğinin yasal kapsamının genişletilmesi, doğal çevrenin tahribini önleyecek düzenlemeler yapılması, homofobik cinayet, saldırı ve resmi aşağılamalara karşı yasalar çıkarılması, seçim barajının iptal edilmesi, siyasi partiler yasasının demokratikleştirilmesi gibi konuları net bir takvime dayalı olarak kapsayan programa sahip bir koalisyon hükümetinde elbette yeralabilir ve almalıdır.

Bunlar burjuva meclisteki düzen partileri tarafından kabul edilmediğinde ise doğaldır ki, bu partilerin ve sermaye cephesi adına düşünüp üreten kesimlerin, kriz, erken seçim veya halk düşmanı bir saldırı hükümeti olasılığı eksenlerine dayalı baskılarına bir an bile yüz vermeden işçi sınıfı ve ezilenlere, halklarımıza, onların mücadele ve desteğine güvenerek kendi yolundan yürümelidir.

HDP içinde, özellikle de meclis grubunda, koalisyon sorununda "kriz", "erken seçim", "halk düşmanı saldırı hükümeti olasılığı" eksenlerine bakarak karar verilmesini isteyen dinamiklerin çıkması olasılığı yok sayılamaz. Nihayetinde HDP emekçi solun ulusal demokratik, devrimci, tutarlı ve tutarsız antifaşist, antişovenist kesimlerinden oluşan birleşik cephenin bir formudur. Meclis grubu ise çok sınırlı da olsa, burjuva liberalleri kapsamaktadır. O nedenle, sermayenin yoğunlaştıracağı baskıların yaratabileceği etkiler gözardı edilemez. Klasik bir ifadeyle, sınıf mücadelesinin HDP içinde de sürdüğü gerçeği bir an bile akıldan çıkarılamaz.

HDP, işçi sınıfı ve ezilenlere, halklarımıza verdiği sözlere bağlı kalmalı, parlamenterizme sürüklenmemeli, hangi görünümde olursa olsun burjuva baskılara boyun eğmemelidir.

Emekçi Solun Dışta Kalan Kesimleri Birleşik Demokratik Cepheye Katılmalıdır

Başta, resmen veya fiilen seçim blokunda yer alan Partizan, DHF, Halkevleri olmak üzere emekçi solun devrimci ve antifaşist güçleri birleşik demokratik cepheye katılmalı, işçi sınıfı ve ezilenlerin mücadelesinin büyütülmesi, toplumsal savaşımın yükseltilmesi olanağını güçlendirmelidirler. Emekçi solun 35 yıllık yanlış ve geri pratiğin aşılmasının ifadesi olan HDK ve HDP'nin, tutarlı bir antifaşist, antişovenist ve halkçı çizgide gelişmesi fırsat ve sorumluluğuna sırtını dönmek, günün devrimci ve demokratik görevlerinden kaçmaktan başka bir anlam taşımaz.

ÖDP, sosyalşoven engelleri veya bir gözü CHP'de olan sosyalşoven "damarı" aşmadan günün antifaşist görevlerine doğru yaklaşamayacağını, ulusal demokratik mücadelenin, kadın özgürlük mücadelesinin sınıf mücadelesinin biçimlerinden başka bir şey olmadığını "anlayamayacağını", sınıf mücadelesinin, sömürenler-sömürülenler, ezenler-ezilenler, zenginler-yoksullar saflaşmaları görünümlerinde sürdüğü gerçeğine uygun bir politika izleyemeyeceğini bilmelidir. Öncesi bir yana, Türkiye ve Kuzey Kürdistan'ın son çeyrek asırlık siyasi tarihi bu gerçeği görmek, anlamak, sindirmek için yeterlidir. Reformist, sosyalşoven, lazafan bir kibirli aydın kastının örgütüne dönüşen KP'yle birlikte sınıf mücadelesi yürütmeye soyunmayı, bu olanağın, en ağır bedellerle, işçi sınıfının ve başta Kürt halkı olmak üzere ezilenlerin sorun, talep ve özlemleri doğrultusunda politik mücadele yürütmüş özneleri de bağrında taşıyan birleşik demokratik cephede bulunmadığı iddiasıyla izah etmekte inandırıcı bir yan yoktur.

Yeni Dönem Mayalandı

Seçim mücadelesi sürecinin ve 7 Haziran sıçrayışının yeni dönemi mayalayan üç önemli kazanımı oldu. Birincisi, birleşik mücadelenin, cepheleşmenin, birleşik demokratik cephenin hayati önemini, emekçi sol parti ve örgütlere, kitlelerin ilerici, demokratik kesimlerine en berrak haliyle gösterdi. İkincisi, özgürlük, adalet, halklara eşitlik arzusu, özlemi taşıyan işçilere ve ezilenlere başarma duygu, inanç ve kararlılığı taşıdı. Üçüncüsü, emekçi sol hareketin belirli kentlerden neredeyse tamamen yalıtılmışlığına, bu kentlerin adeta gerici duvarlar içine hapsedilmesine karşı geliştirilen cüretli hamleyle, Türkiye ve Kuzey Kürdistan'ın dört bir yanına tohumlar ekildi, kitlelerin yeni bölükleri demokratik ve devrimci fikirlerle tanıştı, kabuğunda yaşayan, meşruiyet krizi yaşayan ilerici işçi ve ezilenler bir adım öne çıktılar, birleşik demokratik cephe etrafında siyasi yaşama katıldı ve bunu sürdürme yönelimiyle donandılar.

HDP, yeni dönemde, 80 kişilik grubuyla halklarımızın temel taleplerinin temsil ve mücadelesini burjuva mecliste iddialı ve enerjik biçimde yürütmek, 81 il perspektifini kaybetmeden, 81 ilde faaliyet ve örgütlenmeyi hedefleyerek, sokak mücadelesiyle parlamenter mücadeleyle birleştirme çizgisinde ilerlemek sorumluluğuyla karşı karşıyadır. İşçilerin, kadınların, gençlerin, yoksulların, alevilerin, ulusal toplulukların, Kürt halkımızın sorun talep ve özlemlerinin sokaklarda ve burjuva mecliste etkin savunusu, faşist rejim, inkarcı sömürgecilik ve kapitalist sömürü karşısında birleşik demokratik cepheyi, halkçı demokratik bir çözüm odağı olarak daha da geliştirmenin, yeni başarı ve zaferlere hazırlamanın yegane yoludur.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. İmtiyaz Sahibi: Şengül Güneş Bali
Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş Bali

Bize Ulaşın

Çakırağa Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt.
No: 8/10 Aksaray/İstanbul (0212) 529 15 94
E-posta: info@marksistteori.org Twitter: @mt_dergi