Yoldaş Netra Bikram Chand “Biplab”la Söyleşi

Röportaj: Zehra Akdağ

NKP(Maoist) Merkez Komite Sekreteri ve Halk Gönüllüleri Bürosu başkanı yoldaş Netra Bikram Chand “Biplab”la ETHA adına yapılan görüşmeyi Nepal’deki gelişmeleri yakından takip etmek için dergimizde yer vermek istedik.

Yoldaş Biplab NKP(M)'nin 5 Daimi Komite üyesinden biri. Halk Savaşı sürecinde bazı savaşlara komuta etti ve yoldaşlarınca “Batı Üs Alanının kahramanı” olarak adlandırıldı.

Aynı zamanda mükemmel bir ikna gücü ve militan ruhuyla da tanınan Biplab yoldaş, parti kitleleri içinde çok yüksek bir itibara sahip. Öğrenci örgütünün temsilcilerinden biri şöyle diyor:

“Biplab yoldaş bizim umudumuz. Çok mütevazı bir yaşam tarzı var, küçük bir odada sadece plastik sandalyeleri var ve diğer liderlerin aksine her zaman bizim için ulaşılabilir durumda. Onu kolayca bulabiliyoruz ve sorunlarımızı çözüyor.”

Biplab yoldaş hükümette hiçbir zaman görev almadı, ki bu da onun temiz imajına katkıda bulunmuş olmalı. Praçanda ve Bhattarai'nin ihanetinden sonra birçok insan “diğer parti üyeleri yeterince yiyecek bulamazken 50.000 rupilik takım elbiselerle dolaşan” ve devrimin değil kendi kişisel çıkarlarının peşinde olan liderlerden yana kaygılı. Bu anlamda yoldaş Biplab Nepal’de devrimci bir partinin yeniden inşası sürecinde önderlikle kitleler arasında önemli bir köprü.

*9-15 Ocak 2013’te NKP(M)’nin 7. Kongresinin başarıyla toplanmasının hemen ardından yapılacak bunca acil iş varken bu zamanı ayırdığınız için teşekkürler. Öncelikle Kongreyi nasıl değerlendirdiğinizi sormak istiyoruz. Önemli başarılar nelerdi, eksiklikler nelerdi ve Kongrenin genel anlamı nedir?

Bizce Kongre sürecin gidişatı içerisinde bir kopuştur. Mücadelenin tüm siyasi, örgütsel ve somut durumunu incelemiştir. Zayıflıkları gidermiş ve kazanımları ve yaşamın olumlu yönlerini sentezlemiştir. Bize yeni bir yaşam yolu göstermektedir; parti, kitleler ve ulus için yeni bir başlangıçtır.

Bizim durumumuzda bu kongre bundan da daha büyük bir öneme sahiptir. Belki bunu anlıyorsunuz. Biz devrimin çok özgün bir noktasındayız. Yenilmiş değiliz. Fakat halen kazandığımız şeyler çok değildir. Bu daha önceki hiç bir devrimde olmamıştır. 18.500 HKO savaşçımız vardı; yerel düzeylerde politik iktidar elimizdeydi, gericilerin açıklamalarına göre dahi toprakların % 80’i maoistlerin denetimindeydi. Bir biçimde halk yönetimleri, mahkemeleri vardı. Tüm bunlar yok oldu, artık bunlara sahip değiliz. Ama tüm bunlar düşman tarafından yenilgiye uğratılmış da değildir. Parti tüm bir gövde olarak da bunları tasfiye etmek istemedi. Ama öyle veya böyle bunlar kaybedildi. Bu çok özel tipte bir durum. İkincisi, biz Praçanda ve Bhattarai ile ilişkilerimizi kopardık ve yeni bir parti geliştirdik. Üçüncüsü, 21 yıldan sonra bir kongre yaptık bu kendisi başlı başına bir sorundu. Bu nedenlerle bu kongrenin anlamı büyük. İnanıyoruz ki bu kongre bu sorunları çözmüştür.

*Kongre sonrasında siyasi, ideolojik ve örgütsel bakımdan partinin en acil görevleri neler?

Biz bu konuda kendi içimizde de tartıştık. İlk görev gerici devletin niteliğini kitlelere teşhir etmektir. İkinci nokta kadroları Kongrenin benimsediği yeni çizgi temelinde eğitmektir. Ve üçüncü nokta, Kongrenin aldığı kararlar doğrultusunda sınıf mücadelesini başlatmaktır. Siyasi çizgimiz şimdi Kongrenin benimsediği siyasi belge ile tanımlanmıştır.

*Halkların Gönüllüleri Bürosu’nun mevcut durumu ne? Ne gibi faaliyetler örgütlüyorsunuz? Örgütsel yapısı nedir? Ve bu örgütün devrimin geliştirilmesindeki rolü nedir?

Biz Halkın Gönüllüleri Bürosu’nu HKO’nun bir embriyosu olarak görüyoruz ve devrimde aynı role sahip olarak işliyor. Herkes bunu gayet iyi anlıyor. Ama bazen bundan da daha fazlasını anlıyor; onun gerçekte olduğundan daha fazlası olduğunu sanıyorlar.

Bu örgütün özgün bir karakteri, küçük olmamasıdır, onbinlerce insan içinde yer almaktadır. Yani gerçek bir kitle örgütüdür.

Çok sayıda faaliyetimiz var; insanlara işlerinde yardım etmek, okul ya da yol yapmak gibi ülkenin gelişimine yardım etmek, aynı zamanda insanları, çok sık meydana gelen toprak kaymalarından kurtarmak gibi. Bir diğer önemli görev yolsuzlukla mücadele. Son dönemlerde örgütümüz yolsuzluğa karşı 14 değişik mücadele yürüttü. Mesela biri, hükümetin kontrolünde, büyük ve yolsuzluğa bulaşmış bir firma olan Nepal Havayollarına karşı verildi. Yolsuzluğa karışanların bir listesini hazırladık ve onları teşhir ettik. Bir diğer örnek, hükümetin tekelci kompradorlara bir çimento ve bir de kâğıt fabrikasını satmasıydı, bu tipten şeylere karşı mücadele ediyoruz. Örgütümüz kadın ticaretine karşı da eyleme geçiyor. Çeşitli faaliyetlerimizle çokça basında yer aldık.

Halkın Gönüllüleri Bürosu tüm ülkede örgütlü durumda.

HKO’ya dönüşüm konusunda diyebiliriz ki her şey mümkün. Bir gençlik örgütünden HKO’ya dönüşümün nasıl olacağı, sınıf mücadelesinin somut koşullarına bağlı olacaktır.

*Partide, özellikle de gençlik içinde epeyce ünlü olduğunuz görülüyor. Birçokları için siz umudun sembolüsünüz. İnsanlar mütevazı yaşam tarzınız nedeniyle de size güveniyor. Halkın gözünde sizin diğer önderlerden farkınız nedir?

Söylediğiniz kadar popüler olduğumu sanmıyorum. Fakat parti içinde uzun süredir mücadele ediyoruz. Partinin tüm önderleri bu mücadeleyi yürüttü. Ama ben, bölünmeden önce de, ülke içinde herkesi ikna etmek için çok dolaştım. Delegelerin birçoğu beni iyi tanır. Kongreye katılan yoldaşların büyük çoğunluğu savaş alanında benimle beraberdi.

*BNKP(M)’yi şimdi nasıl değerlendiriyorsunuz, onlarla ne türden bir ilişkiniz var?

İki boyutu var, bir yanda teorik, diğer yanda siyasi boyutu. Benim fikrimce teorik olarak kapitalizmi ve parlamentarizmi -ki bu da emperyalizm ve gericiliğin yolundan gitmek anlamına geliyor- benimsediler. Bunu Nepal bağlamında pratik anlamda değerlendirirsek, hala Praçanda ve Bhattarai’dan daha faşist, daha gerici başka güçler görürüz. Praçanda ve faşist güçler arasında özgün bir çelişki var. Faşistler hükümette değil ama devlet mekanizmasında yer alıyorlar; mesela Yüksek Mahkeme’de.

Praçanda ve Bhattarai siyasi açıdan onlarla, ama gerici güçlerin çoğundan ve devlet aygıtından gerçek bir destek almıyorlar.

Onlarla ilişkimiz nasıl olmalı? Devletle bağlı oldukları sürece onlara karşı mücadele edeceğiz ve kadrolarını kazanmaya çalışacağız.

Gazeteci Dekendra Thapa* örneğinde durum neredeyse komikti çünkü dava iki tarafa karşı açılmıştı. İlginç olan, onların ve bizim kadrolarımız birlikte mücadele ediyorlar ve bu örnekte bu doğru da. Başka örneklerde de böyle olabilir. Zorunlu biçimde düşmanca ilişkiler kurmak gerektiğini düşünmüyoruz.

*Parti önderliği Praçanda/Bhattarai çizgisiyle birlik konusunda çok fazla ya da çok uzun süre ısrar etmedi mi?

Son aşamaya kadar ısrarcı olduğumuz ve birliği başarmaya çalıştığımız doğru. Genel anlamda çok uzundu ama Praçanda ve Bhattarai’ın parti ve ülke içindeki etkisini silmek için çok uzun değildi. Çünkü onlar çok oturmuş liderler. Geçmişte de böyleydi, şimdiye dek hiçbir lider Praçanda ile mücadele edemedi, kimse başarılı olmadı. Halen onunla olan birçok yoldaş şimdi bile Praçanda çizgisinin yanlış olduğunu itiraf ediyor, ama ona karşı direnemiyor. Onun yaptığından daha iyisini yaparsak hepsi bize katılır.

(BNKP(M) içindeki iç tartışma hakkında) Gerçekten birçok tartışmaları var. Birçok üyeleri, özellikle de genç yoldaşlar bize güveniyor ve BNKP(M) içindeki durumu bizimle paylaşıyor.

*Örgütsel ayrılık, neden daha önce veya sonra değil de Haziran 2012’de gerçekleşti?

Doğru zamandı. Eğer bunu daha önce yapsaydık, bu birçok yoldaş için anlaşılır olmazdı. Her halükarda çok fazla kafa karışıklığı vardı, sadece daha fazla kafaları karışırdı. Fakat daha da geç harekete geçseydik, çok daha fazla şey zarar görür ve tasfiye edilirdi. Bu nedenle bu doğru zamandı.

*Parti bugün 2005’teki Rolpa Konferansı’nı ve sonrasında Chunwang toplantısını, bugünkü durumla ilişkisi bağlamında, nasıl değerlendiriyor?

Hem olumlu hem olumsuz yönleri var. Olumlu yönü, Chunwang toplantısı sonrasında Maoist hareketin kentlerde oturtulabilmesi olmuştur. İşçilerle, aydınlarla ilişkilendik ve uluslararası toplulukla bağ kurduk.

Ama temel yönü olumsuzluğudur. Chunwang’da, önce bir Federal Cumhuriyet kurup, sonra Halk Cumhuriyeti’ne ilerleyebileceğimizi düşündü. Ama Praçanda ve Bhattarai bize ihanet etti ve bu hedefi gerçekleştiremedik.

İlginç olan, ülke nüfusunun % 0.5’i bile partiye üye değildi. Şimdi çok fazla sayıda kadro, Praçanda ve Bhattarai yüzünden, bu demokratik cumhuriyetin iyi bir şey olup olmadığı konusunda kafası karışık durumda.

Chunwang toplantısı, gerici partilerle ittifak temelinde cumhuriyetçi demokrasi taktiğini açıkladı. Bunun Halk Cumhuriyeti’ne giden yolu döşemek için geçici bir adım olması niyeti vardı. Praçanda bir parti belgesinde açıkça komünist partinin bu adımı bir Halk Cumhuriyeti’ne dönüştüreceğini, statüko partilerinin burjuva kapitalizmi kurmaya çalışacağını ve tam da bu noktada devrime odaklanılacağını belirtti. Tüm parti bunu onayladı ama Andolan 2006’dan (andolan: ayaklanma) ve Gyanendra’nın alaşağı edilmesinden sonra Bhattarai “cumhuriyetçi demokrasi” kavramını kullanmaya başladı. Bizim cephemizden, kadrolar bu projenin kurumsal gelişimini asla ayrıntılı tartışmadı. Bunun halktan yana bir devlet olduğu açıkça vurgulanıyordu ama bu asla partinin stratejisi olmadı. Nepal gibi sosyal yapıların aynı kaldığı yarı feodal yarı sömürge bir ülkede bu ilerletici değildi.

Praçanda ve Bhattarai’ın teslimiyetçi politikaları Kurucu Meclis çağrısı adı altında gelişti ve Halk Savaşı oportünist ve reformcu bir tarzda parlamenter kurumlara girmek için alet edildi. Praçanda’nın Bhattarai tarafından, Bhattarai’ın Praçanda Yolu’nu kabul etmesine karşılık kendisinin de parlamenter yolu kabul etmesi yönünde ikna edildiğini görebiliriz. Diğer bir ilgi çekici nokta, Kurucu Meclis çağrısının, yuvarlak masa konferansının ve birleşik hükümetin toplantıda öylesine ani bir biçimde gündemleşmesidir. Neden bu şekilde geliştiğini sorduğumuzda Praçanda bunun Halk Savaşı’na meşruiyet kazandıracağı biçiminde akıllıca bir cevap veriyordu.

Biliyoruz ki toplantıdan 6 ay önce Hindistan hükümeti ve Bhattarai Kurucu Meclis çağrısı üzerinde anlaşmışlardı.

Parti Kurucu Meclis’i kabul edince Bhattarai aşama ve alt-aşama teorisini önerdi. Bu öneri başta yoldaşlar tarafından reddedildi ama adım adım köklendi. Praçanda bunu asla resmi olarak eleştirmedi ama parti toplantılarında bunun “burjuva ve sağcı” olduğunu söylerdi. Kral Gyanendra’nın 2004’te iktidarı ele geçirmesi ve parlamentoyu dağıtmasına dek Bhattarai kendisi asla “burjuva demokrasisi” kavramını kullanmadı. Ama şimdi kanıtlanmıştır ki Bhattarai’ın ortaya koyduğu devrim aşamaları, Halk Savaşı’nı burjuva demokrasisiyle birleştirmek anlamına geliyordu.

*NKP(M) bugün “21. Yüzyıl Demokrasisi”, Yeni Demokratik Devrimin burjuva cumhuriyet formunda bir alt aşaması üzerine teori ve “Füzyon” anlayışı üzerine ne düşünüyor?

Bizce bu sentezin arkasında olumlu yönler var, ama revizyonist önderlik bunu yanlış biçimde kullandı. Küçük bir örnek vermek istiyorum: biz bu fikirleri ilk başta, sosyalist devletlerin neden çöktüğü, sosyalist toplumda neden yanlış düşüncelerin geliştiği üzerine çalışırken geliştirdik. Bu sorunlarla ilişkisi içerisinde 21. Yüzyıl Demokrasisi anlayışını geliştirdik, ama önderlik bu anlayışı çok partili parlamenter sistem anlayışına götürdü. Başlangıçta bilimsel sosyalizmin daha da bilimsel tarzda geliştirilmesi gerektiğini söyledik. Orijinal fikir buydu, ancak sonunda tamamen başka bir şeye dönüştü.

*Sizce parti içinde revizyonizm ne zaman gelişmeye başladı?

Bu çok önemli bir nokta. İki boyutu var: Bizce bunun arkasında siyasi ve ekonomik nedenler var. Siyasi açıdan, önderlik korkularına teslim oldu ve ekonomik açıdan, bir burjuva önderliğe dönüştüler, yani sınıfsal nitelikleri değişti. Bir örnek: savaş döneminde bir merkez komite üyesi her türden mülkiyetini partiye vermek zorundaydı, hepsi komünleştirilip partiye teslim edilirdi. Ama 12 maddeli anlaşma sonrasında barış görüşmelerini başlattığımızda bu 180 derece değişti. Parti adına milyonlarca rupi tutarında bağışlar toplandı ve şimdi duyuyoruz ki bu para komprador burjuvazi (Praçanda) tarafından çalındı, saklandı ve uluslararası bankalara yatırıldı.

*Praçanda çok uzun yıllardır devrimciydi. Nasıl oldu da değişti?

Bence Praçanda’da ideolojik bir sorun vardı. Görünüşe göre sosyalizme inanıyordu. Ama sosyalizmin gerçekten kurulabileceğine ve mücadelenin gerçekten de sosyalizme kadar sürdürüleceğine güvenmiyordu.

Bu ideolojik zayıflık barış sürecinde açıkça kendini gösterdi.

Praçanda korktu, tüm koşullar hazırdı ama iktidarı almadı. Ama biz bunun mümkün olduğunu düşünüyoruz! Mevcut durum Praçanda’nın yanlış fikirlerinin sonucu, partinin fikri bu değildi.

*Hindistan ve Çin hala oradalar, uluslararası devrimci hareketin zayıflığı hala bir gerçeklik ve Nepal hala küçük, ekonomik açıdan geri kalmış bir ülke. İktidarı almak için koşullar aynıysa gelecek sefer fark ne olacak? Siz ne yapacaksınız?

Bence küçük bir ülkede iktidarı almak büyük bir ülkede almaktan daha kolay. Bu tabii ki şakaydı! Nepal çelişkilerin çok açık olduğu bir ülke. Halk değişimin yanında, egemen sınıf çok güçsüz ve devrimci iktidar gelişiyor.

*Zaferden sonra devrimi savunmak nasıl mümkün olacak?

Bence halk mutluysa, halk birleşirse, zaferi kazanmak ve korumak mümkündür. Çünkü bugüne kadar açık ki burjuva düzen asla halka iktidar, mutluluk veya özgürlük vermemiştir.

*Geçmişte doğrudan Yeni Demokratik Devrim değil, bunun bir alt aşamasından söz ettiniz. Partinizin devrim stratejisi bugün nedir?

Her iki duruma da hazırız; fakat Nepal halkının devlet iktidarına ihtiyacı var!

*Yeni partide de önderlerin yaşam tarzı, yolsuzluk, demokratik merkeziyetçiliğin işlerliği gibi konularda hala revizyonizmin yansımaları var mı?

Kesinlikle partide hala revizyonizmden kalan çok şey var. Bunları temizleyemezsek partinin BNKP(M)’ye benzer bir şeye dönüşmesi çok sürmeyecektir. Ama önderliğimizin bunun bilincinde olduğuna inanıyoruz. Bu yüzden böyle bir şeye izin vermeyeceğiz.

*Parti kitlesiyle parti önderliği arasında derin bir mesafe seziliyor; bu izlenim doğru mu?

Evet, bu sorunumuz var. Aynı sorunu geçmişte Praçanda’yla da yaşadık. Praçanda’nın sınıfsal niteliğinin değişmesi hakkında söylediğimi hatırlayın; eğer öyle şeyler yaşanırsa bu durum gelişir. Mao’nun Kültür Devrimi’nin nedenleri de aynıydı. Kadrolarla halk arasındaki mesafe bir yönüyle ideoloji sorunudur. Daha sonra bir sınıf ve sonra devlet sorununa dönüşür. Bu yansımalar hala canlı.

*Parti bu türden bir gelişmeye karşı ne yapmalı? Bu durumu nasıl değiştireceksiniz?

Temel sorun parti kitlelerini siyasi ve ideolojik olarak eğitmektir. Kitlelerle kadrolar arasındaki farklılıkları sürdürmek doğru mudur? Hayır, bu gerekli değildir. Kitleleri ve kadroları bu yönde eğitmeliyiz. Ve önderler yaşamlarında halka karşı şeffaf olmalıdır. Ve bürokratlar gibi yaşamamalılar. Bu tip bir mesafenin oluşmasında başkaca nedenler de olabilir, toplumun durumuyla da ilgilidir. Kültürel ve psikolojik etkilerin çok derin kökleri vardır.

Bizim için ilginç bir nokta, partinin sınıfsal karakteri değiştiğinde devrimci kültürün de ölmüş olmasıdır. Mesela birçok sınıflar arası ve kastlar arası evlilik sona erdi. Daha önce devrimci bir kültürümüz vardı, fakat doğru çizgiyle birlikte bu da kaybedildi.

*Hindistanlı yoldaşların eleştirileri üzerine görüşünüz nedir?

Bence eleştirileri temelde doğruydu.

*Çin’in gelecekte Nepal devrimine yardım edeceğini düşünüyor musunuz?

Bence yanıtı biliyorsunuz ve hepimiz de biliyoruz.

Dipnot

* 11 Ağustos 2004'te sözde gazeteci (gerçekte devletin bir ajanı) olan Dekendra Thapa maoistlerce öldürüldü. 8 yıl sonra 5 Ocak’ta 5 maoist onu öldürmekle suçlanarak tutuklandı. Bu davayı açmak bir yandan barış anlaşmasının ihlali anlamına gelirken, diğer yandan da maoist önderlere karşı gelecekteki baskılara işaret eden bir tehditti. Hem NKP(M), hem de BNKP(M) açılan bu davayı kınadı.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. İmtiyaz Sahibi: Şengül Güneş Bali
Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş Bali

Bize Ulaşın

Çakırağa Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt.
No: 8/10 Aksaray/İstanbul (0212) 529 15 94
E-posta: info@marksistteori.org Twitter: @mt_dergi