Nepal’de Devrimci Muhalefet PVB’de Merkezleşiyor

Röportaj: Gülistan Devrim

Nepal’deki son gelişmeler üzerine, BNKP(M) Merkez Komitesi Politbüro üyesi, Baidya-Badal devrimci muhalefet grubunun sözcülerinden Basanta yoldaştan görüş aldık.

Nisan 2012’de Praçanda-Baburam çizgisinin Nepal ordusuna Halk Kurtuluş Ordusu’nu tasfiye emri vermesi ve HKO’nun Nepal Ordusunun denetimi altına girmesiyle birlikte, BNKP(M) içindeki devrimci muhalefet, kendi ordulaşma sürecini başlattığını duyurdu. Bu süreç artık muhalefetle merkez arasındaki her türlü uzlaşma ihtimalini de ortadan kaldırmış bulunuyor. 24 Nisan’da Kupondul’da, Genç Komünistler Birliği (YCL) başta olmak üzere BNKP(M)’nin değişik örgütlerinden Baidya-Badal devrimci muhalefet çizgisinden yaklaşık 250 Maoist’in katılımıyla düzenlenen bir toplantıda, “Halkın Gönüllüleri Bürosu”nun (PVB) kuruluşu ilan edildi. Bu büronun kurulması 1 yıl önce karar altına alınmış, ancak Praçanda ve ona yakın olan eski YCL kadrolarınca sürüncemeye bırakılmıştı. Mevcut durumda büro, muhalefetin örgütlenme merkezi olarak işleyecek. Büronun başına BNKP(M) Daimi Komitesi üyesi Biplap (Netra Bikram Chand) getirilirken, 17 kişilik yönetimi ise, BNKP(M)’nin en militan gücünü oluşturan ve Nepal burjuvazisinin dağıtılması yönünde uzun süre dayatmalarda bulunduğu Genç Komünistler Birliği (YCL) kadroları ile devrimci muhalefet saflarındaki HKO savaşçılarından oluşuyor. Basına kapalı yapılan toplantıda, devrimci muhalefetin önderlerinden BNKP(M) Genel Sekreteri Badal’ın (Ram Bahadur Thapa), YCL’yi etkinleştirmek için bu birime ihtiyaç duyulduğunu, gençliğin rolünün, yarım kalan devrimi tamamlamak olacağını, YCL birimlerinin PVB bünyesinde öz savunma kuvvetleri olarak işlev göreceğini, belirttiği kaydediliyor. Büroya YCL’nin devrim sürecindeki rolüne benzer bir rol biçiliyor. PVB’nin, HKO’nun kuruluş aşamasında olduğu gibi, genel olarak 6 bölüm ve 6 komuta merkezinden oluşan bir askeri yapılanmaya sahip olması ve uzun vadede HKO’ya dönüştürülmesi öngörülüyor. Toplantıda Nepal Ordusu’nun 10 Nisan saldırısı da bir “askeri darbe” olarak nitelendi.

Muhalefetin somut adımlarına dair basına açıklama yapmayan Basanta yoldaş, Marksist Teori’ye muhalefetin sürece yaklaşımı konusunda önemli bilgiler verdi. Röportajı okurlarımızla paylaşıyoruz.

*Partinizdeki iki çizgi mücadelesinde son durum nedir?

Komünist bir parti için iki çizgi mücadelesi yaşam kaynağıdır. Nasıl bir cisim, içinde çelişki olmadan var olamıyorsa, komünist bir parti de iki çizgi mücadelesi olmadan var olamaz. Ancak, iki çizgi mücadelesi her zaman aynı düzeyde olmaz, kapsadığı konuların içeriğine bağlı olarak değişir. Partimizdeki iki çizgi mücadelesi esasen, Nepal Federal Demokratik Cumhuriyeti’nin kurulduğu, Kurucu Meclis’in ilk toplantısından sonra keskinleşti. Nepal’de monarşi kaldırıldı, ama feodalizm değil. Nepal hala yarı feodal ve yarı sömürge bir ülkedir. Dış müdahale artıyor. Süregiden iki çizgi mücadelesinin özü, bu durumu nasıl kavramak gerektiği ve statükonun, yani demokratik cumhuriyet kozmetiğiyle süslenmiş yarı feodal, yarı sömürge koşulların mı sürdürüleceği, yoksa onun yerine Federal Halk Cumhuriyetini kurmak için mücadeleye devam mı edileceği konusunda merkezileşmektedir.

Birkaç ay önce, Merkez Komite toplantımız tam başlamışken, başkan Praçanda çizgi sorunlarına dair birçok şeyi açığa vurduğu bir röportaj verdi. Bu röportajda net bir şekilde, Nepal’de artık bir yeni demokratik devrim yapmaya gerek kalmadığını, çünkü yeni demokratik devrimle sosyalist devrim arasındaki boşluğun daraldığını söyledi. Büyük bölümünün tamamlandığını ve kalanının da sosyalist devrim gündeme geldiğinde tamamlanabileceğini söyledi. Partinin önünde duran temel görevin donör ülkeler için elverişli bir atmosfer yaratarak üretici güçleri geliştirmek olduğunu ekledi. Böylece, ulusal ekonomiden ve ulusal burjuvaziden bile yana durmuyor. Aslında emperyalist sisteme entegre olmuş durumda.

Halk iktidarının feshedilmesi, HKO’nun 10 Nisan 2012’de nazik bir darbe ile Nepal Ordusu’nun ellerine teslim edilmesi, toprakların toprak ağalarına geri verilmesi, Hindistan’la BIPPA ve su kaynakları üzerine diğer utanç verici anlaşmalar vb. anti-ulusal anlaşmaların imzalanması, Praçanda-Baburam kliğinin, ABD emperyalizminin bölgesel bekçi köpeği Hindistan yayılmacılığının ve onların Nepal’deki kuklalarının hizmetine girmesi demektir. Bu süreç yoluyla bu klik ulusa ve aynı zamanda sınıfa ihanet etmiştir.

Eğer önderler çıplak biçimde emperyalizm ve onun yerli ajanları önünde teslim olurlarsa, o zaman iki çizgi mücadelesi tek başına partinin bir sorunu olarak kalamaz. Daha ziyade ulusun ve bir bütün olarak tüm ezilen halkların sorunu haline gelir. Kitlelere taşınmalıdır ki, bunların halk-karşıtı ve ulus-karşıtı suçları teşhir edilebilsin. Bu nedenle, şu anda kitlelere taşıdığımız iki çizgi mücadelesi tüm bir ezilen sınıf, ulus, cins ve bölgenin devrimcilerin yanında durmasını sağlamak ve Marksizm kisvesi altında ulusa ve halka ihanet eden sağ revizyonistleri teşhir etmek için bir ideolojik ve siyasal kampanyadır.

Son Merkez Komite toplantısı örgütsel sorunları ele almak için bir yöntem benimsedi. Birincisi, hiçbir düzeydeki hiçbir komite, azınlık ve çoğunluk temelinde karar almayacak ve ikincisi, eğer oybirliği yoksa o zaman her bir ideolojik grup kendi ayrı komite toplantılarını örgütleme, karar alma ve kendi başına uygulama hakkına sahip olacak. Başka bir deyişle, partimizdeki her bir ideolojik grup karar almakta ve bunları pratikte uygulamakta serbesttir. Şu anda partimizde demokratik merkeziyetçilik yürürlükte değil. Partideki iki çizgi mücadelesi şimdi açıkça kitlelere taşınıyor. Biz tüm bu sürecin sentezinin, bizi, devrimi ileriye taşımak için daha derin bir ideolojik kavrayışla donatacağını düşünüyoruz.

*Halk Kurtuluş Ordusu’nun durumu nedir? Şimdi ordu tamamen çözüldü mü? Muhalefet bunun karşısında nasıl bir tutum almayı düşünüyor? Muhalefetin Halk Kurtuluş Ordusu’nun dağıtılmasını engelleme konusundaki çabalarını yeterli görüyor musunuz? Ya da yeniden devrimci süreci geliştirmek için bu konuda nasıl bir planı var?

2000’deki ilk konferansında Nepal Halk Kurtuluş Ordusu’nun kuruluşu duyurulduğunda Başkan Praçanda HKO’nun, dünya proletaryasının, yirmi birinci yüzyılda karşıdevrimi önleyecek militan bir kuvveti olduğunu söylemişti. Şaşırtıcı bir şekilde, 12 yıl sonra, 10 Nisan 2012’de HKO’nun “başkomutanı” başkan Praçanda Nepal ordusuna, tam da bu kendi can verdiği HKO’ya yönelik, kamplarını kuşatarak ve teslim olmaya zorlayarak bir darbe yapma emrini verdi. Bunun cephesinden cesur bir karar olduğunu iddia etti ama gerçekte emperyalizm, yayılmacılık ve gericiliğin çeşitli renkleri önünde kapitülasyonun ödlekçe bir kararıydı.

*Partinin uluslararası ilişkileri bakımından iki çizgi mücadelesinin içeriği ya da yansıması nedir? Örneğin Hindistan Komünist Partisi (Maoist)’in eleştirileri hakkında ne düşünüyorsunuz? Ya da benzer tutumları olan diğer örgütlerinki hakkında?

İki çizgi mücadelesi yüzeye çıkmadan önce, uluslararası komünist hareket parti çizgimize karşı eleştireldi. Bazı partiler partimizi açıkça eleştirdiler, Hindistan Komünist Partisi (Maoist), İran Komünist Partisi (Marksist Leninist Maoist), ABD Devrimci Komünist Partisi bunlardan bazılarıdır. Ve bazı başkaları da eleştirel görüşlerini içte paylaştılar. Ancak, birkaç revizyonist parti dışında, devrimcilerin çoğu o zaman izlediğimiz çizgiye karşı çıktı. Ama partimizde iki çizgi mücadelesi yüzeye çıktığında, tüm dünyadan devrimciler, devrimci çizgiye ve Kiran yoldaşın önderlik ettiği devrimci fraksiyona ideolojik destek verdiler.

Çeşitli devrimci partilerden gelen eleştiriler özünde doğruydu. Ama bazıları durumun sübjektif bir kavrayışına dayanıyordu. Ancak bu eleştiriler revizyonizme karşı mücadelemizde ve devrimin ve devrimci çizginin savunulmasında yararlı oldu.

*Devrimci muhalefet 2005 Chunwang toplantısını nasıl değerlendiriyor? Şu anki durumun oluşmasında bu toplantının kararları bir rol oynadı mı? Muhalefet bir geçmiş değerlendirmesi yaptı mı? Sonuçta tüm süreç boyunca alınan kararların önemli bir kısmında devrimci muhalefeti oluşturan yoldaşların da imzası var. Bu konularda muhalefetin açıklamalarından edinemediğimiz bilgi, muhalefetin geçmiş dönemde kendi aldığı tutumlara eleştirel yaklaşıp yaklaşmadığı ve eğer öyleyse, hangilerine eleştirel yaklaştığıdır?

Tam da bu toplantıda yeni bir Demokratik Cumhuriyet taktiği benimsedik. Bunun taktik bir değişim olduğunu söyledik. Kurucu Meclis yolunu benimsediğimiz bir dönüm noktasıydı bu kesinlikle ve bizi bu noktaya getirdi. Chunwang çizgisinin kesinlikle bugünkü durumun gelişmesiyle ilgisi var. Ama Chunwang da yoktan var olmadı. Bu nedenle geçmişin tam bir değerlendirmesini yapmalıyız ki bugüne dek yapmadık. Zengin bir değerlendirme yapmak için bence Chunwang toplantısına, İkinci Ulusal Konferansa ve hatta daha öncesine yoğunlaşmalıyız. Ve ayrıca “21. Yüzyılda Demokrasinin Gelişimi” konusundaki tutumumuzu da belirlemeliyiz.

*Muhalefet bir Parti Kongresi yapmaya nasıl yaklaşıyor? Praçanda çizgisi, kongrenin toplanmasına muhalefetin karşı çıktığını iddia ediyor. Durum böyle mi? Uzun yıllar boyunca bir parti kongresi yapmamış olmak parti içinde bürokratikleşmeyi destekleyen nedenlerden biri mi?

Elbette, epeyce uzun bir süredir, 20 yıldır, parti kongresi yapmamış olmak, parti içinde bürokratikleşmeyi destekleyen nedenlerden biri. Ama bu ilk ve temel neden değil. Şu anki durumun ortaya çıkışının esas nedeni, temel önderliğin bir kısmında gelişen ideolojik ve siyasi yozlaşmadır. Parti kongresi sorunu çözmede yararlı olur ve düzenlenmelidir de. Ama parti kongresi şu anda mümkün değil, istemediğimiz için değil, ama iki-çizgi mücadelesinin içerdiği sorunlara ilişkin derinlemesine bir tartışma örgütlememiz için gereken elverişli ortamın olmayışı nedeniyle.

*Çatışmanın partide herhangi bir bölünme yaşanmadan çözülebileceğini düşünüyor musunuz? Muhalefet nereye kadar bunu göz alır?

Devrim yapmak için güçlü bir parti isteyen devrimcilerdir. Devrimci güç, öncelikle ideolojik ve siyasal çizginin doğruluğu ve ikinci olarak da, sahip oldukları örgütün çapı ve maddi güçle ölçülür. Bu nedenle, devrimciler öncelikle doğru bir ideolojik ve siyasi çizgi inşa etmeye yönelmeli ve sonra da maddi temelini güçlendirmek için, partide daha çok birleşmeyi sağlamak üzere doğru bir örgütsel çizgiye.

Başkan Mao gerçek bölücünün kim olduğu konusuna çok net olarak ışık tutmuştur. Demiştir ki, Marksizm’den sapanlar bölücüdür. Sağ revizyonistler, stratejik görüş olan sosyalizmden sapmışlardır, bu nedenle bölücü de onlardır. Bu anlamda, Praçanda-Baburam kliği bölücüdür. Şimdi biz doğru bir çizgiyi geliştirmek ve savunmak için keskin bir iki çizgi mücadelesi veriyoruz. Sonuç olarak bu, yoldaşlarda dönüşüm sağlıyor ve devrimci kutbu güçlendiriyor. Durumun gelişimiyle devrimciler devrimi ileriye taşımak üzere yeniden örgütlenecek ve bir devrimci merkezi pekiştireceklerdir ve revizyonistler de emperyalizmin hizmetinde kendi yollarına gideceklerdir. Marksizm ve revizyonizm bir komünist parti içinde çok uzun süre bir arada kalamaz.

*21. yüzyıl demokrasisi tezinin içeriği nedir? Her iki taraf bu konuda neler düşünüyor?

21. yüzyıl demokrasisi, partimizin 2001’de ortaya koyduğu yeni bir konsepttir. Daha ziyade, yeni demokratik veya sosyalist toplumda karşıdevrimi önlemek için hayata geçirilmesi önerilen bir siyasi metodolojidir. Birkaç noktaya odaklanmaktadır. Birincisi, devrimin tamamlanmasından sonra halkın partinin her üç cephesini, hükümeti ve orduyu yönetmesini ve denetlemesini güvenceleyen bir siyasi mekanizma geliştirmeyi önermektedir. İkincisi, çok parti rekabeti güvencelenmelidir. Üçüncüsü, temel önderlik günlük politikaya karışmamalı, ideolojik ve siyasi çalışmalar yapmalıdır. Dördüncüsü, ikinci ve üçüncü dereceden liderler dahi hükümete sürekli değil dönüşümlü temelde katılmalıdır. Beşincisi, HKO güç olarak küçük olmalı, ama kitleleri eğitmeye yeterli olmalıdır ve kışlalarda konuşlanıp vb. onlarla ilişkilerini kesmemelidir. Bunların hem yeni demokratik, hem de sosyalist toplumda uygulanması önerilmektedir.

Devrimin tamamlanmadığı ve HKO’nun dağıtıldığı koşullarda, birinci, üçüncü, dördüncü ve beşinci noktalarda ortaya konan sorunlar güncel olarak pek fazla anlama sahip değil. Geriye kalan ikinci nokta, çok parti rekabeti, Praçanda-Baburam kliği için son derece yararlı olmuştur, emperyalist sistem altında parlamenter siyaset uygulamak için bunu kullanmışlardır. Bu nedenle Prachanda ve Baburam önderliğindeki revizyonist klik bunu çok fazla dillendiriyor çünkü bu, bu kliğe halkın kafasını karıştırma ve onları çok partili sisteme çekmede çok yararlı bir alet olmuştur.

Yoldaş Kiran’ın önderliğindeki devrimci fraksiyon partide iki çizgi mücadelesinin patlak vermesinden sonra bu konsepti kapsamlı biçimde tahlil etmemiştir. Genel olarak hala, bu konseptin komünist parti içinde gizlenen revizyonistler tarafından kapitalizmin restore edilmesini önlemeye epey yardım edebileceğini ve HKO’nun devrimi savunmak üzere bürokratizmden korunabileceğini düşünüyoruz. Ama bu konseptin kendisi de ikiye ayrılıyor. Doğru ve kapsamlı bir senteze ancak yeni demokratik devrimi tamamladıktan ve bu konsepti pratiğe koyduktan sonra ulaşabiliriz.

*NKP(Maoist) 12 maddelik anlaşmayı yaptığında ve sonrasında, riskli bir yönelim olmasına rağmen, özellikle kentlerde örgütlenmesini geliştirecek taktik bir manevra olarak önemli olanaklar sunan adımlar atmış oldu. Burjuvazinin her zaman tekrardan silaha başvurmak için elverişli meşru koşulları oluşturacak gerekçeler sunacağını, bu nedenle başvurulan taktik manevraların NKP(Maoist)’in elini güçlendireceği düşünürdü. Böyle de oldu, bu fırsatlar hem de çok defa oluştu. Ama BNKP(M) anlaşmalara sadık kalmakta ısrar etti. Ki bunlar anlaşmanın diğer tarafı (burjuvazi) tarafından çoktan ihlal edilmişti ve artık bu anlaşmalar devrimin büyütülmesine hizmet etmiyordu. Bunun nedeni neydi? Bugünden geriye bakarak, bu taktik yönelimin toptan yanlış olduğunu söylemek mi gerekir, yoksa sıkıntı sürecin yönetilmesinde mi yaşanmıştır?

2005’teki Chunwang toplantısından sonra Demokratik Cumhuriyetin taktik olarak benimsenmesi ve bunu Delhi’de, Nepal parlamenter partileriyle yapılan 12 maddelik anlaşmanın izlemesi, bu sürecin bütününde önemli bir rol oynamıştır. Toplantıda tam da bu taktiğin, merkezi iktidarı zapt etmek için halk ayaklanmasının bir zorunlu önkoşulu olan, kentlerde devrimci bir taban yaratmayı sağlayacağı oybirliğiyle kabul edilmişti. Gücümüzü pekiştirmek üzere kentlere geldik. Ama Halk Savaşı’nın fırtınalı on yılları boyunca kazandığımız ne varsa şimdi elimizden gitti.

Yakın dönemde başkan Praçanda, Hindistan yayılmacı egemen sınıflarıyla 12 maddelik anlaşmanın öncesinde anlaştığımızı açığa vurdu. Bir Hindistan gazetesine, The Hindu’ya, 16 Nisan 2012’de verdiği bir demeçte “Delhi’de 12 maddelik anlaşma ile başlayan yolculuk şimdi bir sonuca ulaştı” diyor. The Hindu’yla bu röportajı, Nepal ordusuna kışlalardaki HKO’ya bir darbe düzenleme emrini verdikten hemen sonra yaptı. Bu durum Praçanda-Baburam kliğinin parlamenter partilerle 12 maddelik anlaşmayı imzalamak için yayılmacı efendileri önünde teslim olduğu gerçeğini açığa çıkarıyor.

Praçanda-Baburam kliği bunun devrimi tamamlamak için bir taktik olduğunu söylemişti. Ama şimdi kanıtlanmıştır ki bu, Hindistan egemen sınıfının, Nepal parlamenter partilerinin ve Praçanda-Baburam kliğinin Nepal devriminin sonunu getirmek için dizayn ettikleri üç taraflı büyük bir stratejiydi. Bu gösteriyor ki Praçanda ve Baburam Nepal emekçi kitlelerine ve dünya proletaryasına sadece yalan söylemediler, aynı zamanda komplo da kurdular.

*HKP(Maoist) sizi, birçok başka noktanın yanı sıra, burjuvazinin konumunu doğru değerlendirmemekle eleştiriyor. Anladığımız kadarıyla, BNKP(Maoist)’in feodalizme karşı mücadeleye (monarşinin tasfiyesi vb.) aşırı vurgu yaptığını, ama burjuvaziyi doğru ele almadığını, bunun da burjuvazi ile bitmek bilmez bir anlaşmaya yol açtığını söylüyorlar. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

Bu çok önemli ve yerinde bir soru. Şahsen ben, HKP(Maoist)’ten yoldaşların doğru bir noktaya parmak bastıklarını düşünüyorum. Yoldaş Kiran’ın önderliğindeki ideolojik fraksiyonumuz henüz kapsamlı bir senteze ulaşmış olmasa da, bu, süre- giden iki çizgi mücadelesinin köklendiği siyasi konulardan biridir.

Yeni demokratik devrimin iki yüzü vardır; antifeodal ve antiemperyalist. Bu iki yön ayrılmaz biçimde bütünleşmiştir. Ama partimizde bu ilişkinin kavranışında ta başından beri bazı farklılıklar vardı. Diğer önderlerden farklı olarak Baburam, monarşiye karşı mücadeleye dış müdahaleye karşı mücadeleden daha fazla vurgu yapıyordu. Kitleler bunu Hindistan yanlısı bir tutum olarak anlıyorlardı. Buna ek olarak, yeni demokratik devrimin öncesinde bir Demokratik Cumhuriyet alt-aşaması olması gerektiği yönünde bir yanlış tutuma sahipti. 2004’te Merkez Komitesinin Phuntiwang toplantısı ulusal bağımsızlık sloganıyla halk savaşının yoğunlaştırılması kararını aldığında Baburam buna ciddi biçimde muhalefet etti. Sonuç olarak iki çizgi mücadelesi keskinleşti ve Praçanda ile Baburam arasında Hindistan yanlısı ve kral yanlısı gibi saldırılar ve karşı saldırılar bunu izledi. Parti bölünmenin kıyısına geldi. Ama daha bir yılı geçmeden 2005’te Chunwang’da Praçanda ve Baburam dramatik biçimde, Demokratik Cumhuriyet gibi bir yeni taktikle, aynı noktada durdular. Bu aslında Baburam’ın Praçanda üzerinde büyük bir siyasal zaferiydi. Baburam tam da bu toplantıda Praçanda’nın kendisini kazandığını ve hayatı boyunca bir daha asla ona meydan okumayacağını ve ikinci adam olarak hizmet edeceğini söyledi.

Şimdi de bugünkü senaryoya vardık. Chunwang toplantısından bu yana Baburam’ın çizgisi partimizi yönetiyor. Şimdi çok net biçimde belli ki Chunwang toplantısında Baburam Praçanda tarafından değil, Praçanda Baburam tarafından kazanılmıştı. İkisi biçimde taktik, özünde stratejik olarak demokratik cumhuriyeti benimsemekte anlaştıklarında, bu kliğin monarşiye karşı mücadeleye daha fazla vurgu yaptığı ve Hindistan yayılmacı egemen sınıfları ve onun Nepal’deki kuklalarıyla uzun vadeli bir uzlaşma içinde olduğu açıktı.

*Muhalefetin, Praçanda-Baburam çizgisine karşı zamanında harekete geçmediğini ya da durumu fark etmekte çok geç kaldığını düşünmüyor musunuz?

Parti önderliğimizde yanlış bir şeylerin kokusunu almadık değil. Ona gerekenden fazla inandık. Bu bizim zayıflığımızdı. Çok geç kalmış değiliz, ama geç de kaldık. Hala bunun tali bir boyut olduğunu düşünüyoruz. Esas yön, devrimin büyük bir sağ tasfiye tehlikesinden kurtarılmış olmasıdır. Devrimin tehlikede olduğundan emin olduğumuzda, hem çizgiye, hem de önderliğe parmak bastık. Keskin iki çizgi mücadelesinin uzun seyrinde denenmiş önderler ve kadrolardan oluşan bir ekibe sahibiz ve devrimci çizgimiz gelişiyor. Nihayetinde Marksizm revizyonizme üstün gelecek ve Nepal’de Yeni Demokratik Devrim kazanacaktır.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. İmtiyaz Sahibi: Şengül Güneş Bali
Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş Bali

Bize Ulaşın

Çakırağa Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt.
No: 8/10 Aksaray/İstanbul (0212) 529 15 94
E-posta: info@marksistteori.org Twitter: @mt_dergi