Sınıf, Siyaset, Taksim

İşçi sınıfı ve emekçilerle, sermaye sınıfı ve devlet arasında 1 Mayıs geriliminin bir tarihi vardır ve bu gerilim 1 Mayıs'ın sınıf mücadelesine kazandıracağı ivme, sınıf bilincine katacağı yeni düzeyle ilgilidir. Karşılıklı kutuplaşma, kutlama-kutlamaya izin vermeme eksenli tartışma biçiminde yansır, ancak sorunun birbirine düşman iki sınıfın bir an'a odaklanan sınıf mücadelesini ilerletme-bastırma aralığında yaşandığı bilinir. Keza Taksim irade çarpışması da aynı içeriktedir. Sınıf mücadelesinin somut bir anda odaklandığı talep- hedef olarak Taksim, işçi sınıfı mücadele tarihi bakımından kazanmış olduğu simgesel değer nedeniyle mücadeleyi ileri sıçratma potansiyeline sahiptir. Ezilenlerle devlet arasında kopuşmaya yol açmasının altında bu neden yatar. Sermaye ve devleti Taksim'in işçi sınıfının mücadele kararlılığını nasıl etkilediğini, sınıf bilincini nasıl geliştirdiğini, sınıf mücadelesine nasıl itilim kazandırdığını bilerek, bunun farkında olarak Taksim yasağını sürdürmekte bu kadar kararlı ve ısrarlı davranıyor.

Bir kaldıraç olarak Taksim'in sınıf mücadelesindeki anlamını, önemini ne yazık ki hala anlamayanlar var. Taksim'in siyasi bir konu, siyasal mücadele ile ilgili, işçi sınıfının siyasal bilinç edinmesiyle bağlantılı bir sorun olduğu görülmek istenmiyor. İşçi sınıfının mücadele tarihinde bir gelenek yaratma, tarihine, şehitlerine, değerlerine sahip çıkma kültürünün siyasal bilinç ve siyasi mücadele bakımından önemi kavranmıyor. Keza, özellikle mevcut durumda siyasal mücadelenin fabrika ve işyerine kapanarak değil aksine buralardan dışarıya çıkarak- akarak yürütülebileceği, işçi sınıfının siyasal bilinci siyasal mücadele içinde edineceği/edinebileceği anlaşılmıyor. Bu en tipik biçimde EMEP-Evrensel çizgisinde gözleniyor.

“Bu 1 Mayıs'ın yeniden kanıtladığı ve gösterdiği bir diğer önemli nokta, işçi sınıfı başta olmak üzere emekçi halk kitlelerinin sermaye güçlerine karşı mücadeledeki başarısının her somut durumda bu mücadeleyi fabrika, işyeri ve yaşam alanları tümüne yayacak bir anlayışla hareket edebilmesinden geçtiğidir.” (Evrensel, A. Cihan Soylu, İstanbul 1 Mayıs'ının gösterdikleri-II)

“Her somut durumda” denildiğine göre işçi sınıfının siyasal mücadelesinin her an'ı ve o an'da somutlaşan talep, gündem, sorun için mücadele kastedilmektedir. Fabrika ve işyeri merkezli gelişecek mücadelenin sınırları kendiliğinden sınıf bilincini aşmaz. Yerel taleplerle, lokal sorunlarla ekonomizmin ilerisine geçemez, siyasal sınıf bilinci edinemez ya da burjuva-küçük burjuva bilinçle sakatlanır. İşçi sınıfının siyasallaşması devrimcileşmesi ve siyasal mücadeleye atılması için fabrika “dışına” çıkması gerekir. Fabrika ve üretim sorunları dışında sorunlarla ilgilenmesi, siyaset yapması gerek. Siyasal bilinç tezgah başında ekonomik talepler için mücadeleyle, seminerlerde eğitim yoluyla, barışçı ve evrimci yollardan adım adım edinilmez. Hele siyasal mücadeleye girişmeyen apolitik-siyaset dışı anlayışla hiç edinilemez. Bu, II. Enternasyonal'in kendiliğindenci ve oportünist anlayışını temsil eder ve sınıf mücadelesi tarihinde bir hükmü olmamıştır. Devrimci olmayan, reformcu yoldan edineceği bilinç de işçi sınıfında devrimci bir dönüşüm yaratmaz.

Evrensel'in Taksim itirazlarının temelinde de bu anlayış yatmaktadır. Bir farkla ki, bu yıl Taksim'e açıktan itiraz edememiş, Taksim üzerinde irade birliği sağlanması nedeniyle olsa gerek gerçek düşüncelerini açıklamaktan imtina etmiştir. Taksim çağrıları bu yüzden titrek ve kararsız, yarı niyetli ve cılızdır, bu tavrıyla istemeyerek adeta sürükleniyor görüntüsü vermektedir. 25 Nisan'da Hüseyin Deniz imzalı yazı biraz da bu sürüklenmeye duyulan öfkeyi yansıtıyor ve Taksim'e tepkilerini dile getiriyor: “... Taksim'de ısrar niye?.. 1 Mayıs 77'nin hesabı ... Taksim'e çıkmakla mı ... sorulacak?.. Dayanışmayı, birlikteliği ve mücadeleyi yükseltecek başka bir alan yok mu? ... Neden başka alanlarda” değil de “sadece 1 Mayıs'ta ve Taksim'de gerçekleşebiliyor? ... gücünü Taksim'e çıkmak için harcamanın nasıl bir getirisi olacak?... Emekten, demokrasi ve özgürlüklerden yana olanların birlikte haykırmayı sağlama imkanını Taksim için heba etmenin geleceğe nasıl bir yararı olacak ki!...” Özetin özeti bu yazı

Evrensel'in Taksim itirazlarının özlü anlatımıdır.

Evrensel (EMEP'i de dahil edersek haksızlık etmiş olmayız!) Taksim'de 1 Mayıs kutlamasına ikna olmuş değildir, aksine hala Taksim hedefine karşıdır!

“.. Mücadeleyi, sınıf düşmanının istediği ve emekçileri zorladığı yer(ler)de değil, proleter ve emekçi hareketinin kaynağını üretim içindeki yerlerinden alan, dolayısıyla da en güçlü olunan yer(ler)i temel alarak, oralara dayanarak örgütleyip geliştirmek...” (A. Cihan Soylu İstanbul 1 Mayısının gösterdikleri-II)

Hüseyin Deniz'in kaba ve bayağı bir üslupla kaleme aldığı görüşler, A. Cihan Soylu tarafından inceltilmiş bir dille ifade ediliyor.

Taksim esasında tam da işçi ve emekçilerin sendikaların, ilerici ve devrimcilerin talep ettikleri, elde etmek istedikleri “yer”, bir hedeftir. “Proleter ve emekçi hareketin” ısrarlı olduğu, tercih ettiği mevzidir Taksim. Sınıf düşmanı ise vermemekte ısrarlı. Taksim Meydanı’nda 1 Mayıs'ın kutlanması veya kutlamalara açılmadığında Taksim etrafında geniş bir alanda çatışmak sınıf düşmanının istediği şey ve emekçilerin zorladığı “yer” midir? Bunun iddia edebilmek oportünizm tarafından alıklaştırılmış olmayı gerektirir, siyasal-teorik körlük söyletebilir bunu ancak!

Sorun burada bir “yer”, “alan” tartışmasının ötesine geçiyor. İşçi sınıfının “en güçlü olduğu yer” iddiasıyla sınıf mücadelesini fabrika ve işyerleri ile sınırlandıran görüş açığa çıkıyor. Oysa işçi sınıfı fabrika ve işyerlerinden çıkarak bir araya geldiğinde çok çarpıcı biçimde bir sınıf olduğunun farkına varır ve sınıfsal gücünü yalın biçimde hisseder. Siyasal mücadeleye giriştiğinde de gücünün etkisini, sonuçlarını, sınırlarını, yapıcı-yıkıcı karakterini öz deneyleriyle kavrar. İşçi sınıfı siyasal mücadele içinde, yaşayarak, yaparak değişir-dönüşür, siyasallaşır.

Sınıf mücadelesini zayıf düşüren önemli zaaflardan birisi siyasal ve sınıfsal ortak çıkarlar etrafında birleşik bir hareketin yaratılmasında yaşanan zorluklar ve zorlanmalardır. Toplumun farklı kesim ve kuvvetlerinin birleşik hareketi bir yana, işçi sınıfı hareketi içinde dahi çoğu zaman birliğin sağlanamıyor oluşu, Taksim hedefindeki ortaklaşma ve irade birliğini daha önemli ve anlamlı kılıyor. Bunun da ötesinde 2008 İstanbul-Taksim 1 Mayıs'ı işçi sınıfı ve emekçilerle ilerici, devrimci hareketin anlamlı buluşması, sınıf dostlarını yanına çekerek birleştirmesi ile de öne çıkıyor.

İşçi sınıfı ve emekçilerin, ilerici ve devrimci kuvvetlerin irade birliği ortaya muazzam bir güç çıkarmış, bu birleşik güç 1 Mayıs'ta rolünü oynamış, ertesinde de gündeme oturmuş, kendisini tartıştırmıştır. Bu gücün ortaya çıkmasında Taksim talebi ve hedefinin ana etken olduğu reddedilemez. Taksim dışında hiçbir yerin böyle birleştirici ve seferber edici gücü yoktur.

“İş bırakarak fabrika ve işyerlerinin önünde ya da yollara koyularak ve alanlara çıkarak gerçekleştirilen..”, “.. örneklerin çoğaltılması..”, “.. açıktır ki Taksim üzerinden süren ‘restleşme’de, işçi ve emekçilerle örgütlerinin ‘elini güçlendirici’ de olurdu.”(agy)

1 Mayıs sonrasındayız, eylem-çatışma-kutlama gerçekleşmiş ve Taksim'i anlamaya, analiz etmeye çalışıyoruz.

Taksim ‘restleşme’sinde işçi ve emekçilerin ‘elini güçlendirici’ rüzgar hangi yönden esecek? Sınıf mücadelesi hangi rüzgarla yelkenlerini şişirecek? Taksim'in sınıf mücadelesinde oynadığı role göre iki ayrı cevabı var bunun. Örneğin, İstanbul'un dört bir yanından işçiler, emekçiler, ezilenler on binler-yüzbinler halinde Taksim'de buluşsalardı ortaya çıkacak yüksek enerji işçi-emekçi hareketine nasıl bir itilim sağlardı, sınıf mücadelesini nasıl beslerdi? Doğru yanıtı burada aramak gerekir! 2007 1 Mayısının sınıf mücadelesine kazandırdığı gözle görülür itilim herhalde buna anlamlı bir yanıt oluşturmaktadır.

Somut bir an'dan, Taksim 1 Mayıs'ından söz ettiğimize göre “Fabrika, işyeri, sanayi siteleri, organize bölgeler, vb.de örgütlenmeyi esas alan bir tutum ve politik-örgütsel çizgi”nin kendiliğindenciliğin kutsandığı koşullarda kendi yelkenlerini dolduracak rüzgar bile estiremeyeceği açık değil mi?

Taksim talebi etrafında toplumun saflaştırılması, haklı ve meşru bir talep için geniş bir toplumsal desteğin kazanılması, bununla birlikte sermaye sınıfının bir kesiminin tarafsızlaştırılması ve teşhiri Taksim üzerinde süren “restleşmede işçi ve emekçilerle örgütlerinin “elini güçlendir”en temel olgulardan birisidir.

Taksim talebi 2008 1 Mayıs'ına kadar işçi sınıfının ileri, öncü mücadeleci kesimleri tarafından sahiplenilirken, artık sınıfın daha geniş kesimleri, ezilenlerin büyük bölümü sahipleniyor. Toplumun geri kalan geniş kesimince de desteklenen Taksim somutunda işçiler ve emekçiler toplumsal desteği arkalamış olmanın güveni ve buradan da almış olduğu güçle sürdürecekler sınıf mücadelesini; sınıf düşmanlarına ve sınıf mücadelesinin dinamizmini ve diyalektiğini anlamak istemeyenlere rağmen!...

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. İmtiyaz Sahibi: Şengül Güneş Bali
Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş Bali

Bize Ulaşın

Çakırağa Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt.
No: 8/10 Aksaray/İstanbul (0212) 529 15 94
E-posta: info@marksistteori.org Twitter: @mt_dergi