Sayı 18 / Eylül-Ekim 2004

Eylül’ün güzelliği bir başkaydı bu yıl. Parti sevgisiyle dolu coşkun yoldaş yüreklerin seli aktı, Ağustos’tan Eylül’e...10. yıl buluşmasındaki görkem, parti iradesiyle çizilen bir ‘mutluluk resmi’nin ta kendisi değil miydi? Yeniden yaşadık ve gördük ki; parti mutluluktur, devrimcilik mutluluk üretmektir.

Ezilenlerin Sosyalist Platformunun ve Atılım gazetesinin davetlisi olarak ülkemize gelen Filistinli yoldaşların Eylül’e taşıdıkları güzelliği nasıl tarif etmeli peki! Wadia Ebu Hani(FHKC) ve Osame El Tamimi(FDKC) yoldaşlar, “anaların İntifadanın sütüyle beslediği çocuklar” gibi buram buram mutluluk kokuyorlardı. Kendi deyişleriyle, “Çölde açan bir çiçek” ti Filistin. Kökleri acıdan, vatan sevdasından, Kurtuluş umudundan, devrim bilincinden ve direnişten beslenen. Yoldaşlar nezdinde yeniden yaşadık ve gördük ki; Filistinli direnişçi gibi yaşamaktır mutluluk.

Örgütsüz kaldıktan ve partiyi yakından tanıdıktan hayli zaman sonra parti saflarında yer alma talebimi sunuyorum.

Daha önce konumumu az-çok açıklayan bir yazı yazdığım için, ayrıca bir açıklama düşünmüyordum. Bu nedenle, talebim kısaca üyelik isteğimi içeren bir üsluptaydı. Ama sorumlu yoldaşın önerisi üzerine bu açıklamayı talebime ekliyorum. Tümüyle kişisel durumumu anlatmaya yönelik; o nedenle ideolojik-politik bir yön içermiyor.

Ezilenlerin Sosyalist Platformu ve Atılım gazetesinin davetlisi olarak ülkemize gelerek bizleri onurlandıran Wadiya ve Osame yoldaşlarla Filistin gerçeğini konuştuk. FHKC (Filistin’in Kurtuluşu İçin Halk Cephesi) ve FDKC (Filistin’in Kurtuluşu İçin Demokratik Cephe) gibi Filistin davasının ayrılmaz parçası ve köklü iki örgütünün deneyimlerini de yansıtmaya çalıştığımız röportajı okurlarımızın ilgisine sunuyoruz.

Soğuk Savaş bitiminden başlayarak politik islami akımlarda iki gelişme belirgin olarak dikkat çekti. Biri, Lübnan ve Filistin’deki islami örgütlerin ABD destekli İsrail savaş makinesine karşı savaşı geliştirmeleri, diğeri de 1991 Körfez Savaşı’ndan sonra kuklalarının iktidarda olduğu İslam ülkelerini askeri üsleri haline getiren ABD’ye karşı El Kaide’nin askeri eylemleri geliştirmesidir. Şimdi ise, ABD işgali altındaki Irak’ta silahlı direnişteki başlıca güçlerden birisidir politik İslamcılar.

NATO karşıtı savaşımın öncü güçleri içinde belirgin olarak ileri fırlayan kuvvet, Marksist-Leninist komünistlerdi. Bu olgu, pratiğin verilerinden analiz edilebileceği gibi, NATO karşıtı mücadele günlerinin ardından çıkan hemen tüm sosyalizm iddialı akımların yayınlarında, Marksist-Leninist komünistlerin eylem hattının temel değerlendirme ve eleştiri konusu yapılarak fiili bir referans haline getirilmesinden de görülebilir.

Giriş

Bu deneme; parti sorunsalını ‘partiyi düşünmek’ bağlamında ele almayı; parti olgusunu olabildiğince engin düşünmeyi ve tarihsel derinliğine mümkün mertebe uzanarak kavramayı amaçlıyor. Kuşkusuz ‘partiyi düşünmek’ çok kapsamlı bir konudur. Bir deneme makalesinin sınırlarını katbekat aşan böylesi bir konuyu belli boyutlarıyla sınırlı tartışmak ve eksik çözümlemek kaçınılmaz bir durumdur. Bu yazı tüm bu kusurların farkında olarak partiyi düşünecektir.

Petrol, emperyalizmin damarlarında dolaşan kan... Petrol-dolar-borç tuzağı ise ezilen halkların emperyalizm tarafından sömürüsünün en önemli başlıklarından birini oluşturuyor. Hammurabi Kanunları'nda dahi adı geçen petrolün, ilk büyük savaşlarda bile izi görülüyor. Birinci Emperyalist Paylaşım Savaşı'ndan, Körfez Savaşı'na petrolün damgasını vurmadığı savaş ve işgal neredeyse yok. Emperyalist küreselleşme döneminde petrol ve petrol kaynakları üzerindeki hegemonya mücadelesi ise petro-politik dengelerin yeniden kurulması hedefini taşıyor.

Çeviren: İdilcan Işık

Sendikalar ve halk örgütleri içinde yoğun bir mücadele sürüyor. Bazıları, Evo Morales yanlıları, bu örgütlenmeleri neoliberal hükümete destek ve seçim yolu çizgisine çekmeye çalışırken, daha radikal olanlar, örneğin Anti-neoliberal Blok ve Jaime Solares, Ekim (2003 Ekim ayaklanması -çn.) bayraklarını yeniden yükseltmek ve toplumsal devrim arayışları için mücadele ediyor. Aşağıda, ayrıntılı biçimde, İşçi Merkezi’nin sendikal hegemonya için mücadele eden gruplar, açık artırmada kendini satan yöneticiler, birçoklarının yaşadığı tereddütler ve bugün toplumsal hareketin yaşadığı büyük şüpheler ve meydan okumalar üzerine bütünlüklü bir raporu yer alıyor.

İşletim Sistemleri

İnsanların düşüncelerinde ilkin bir tepsi gibiydi dünya. Bu kanı uzunca süre varlığını korudu; küre biçiminde olduğu sonradan görüldü/ anlaşıldı. Artık eski kanıya dönüş yolundaki bütün köprüler bir daha kurulmamacasına yıkılmıştır. Yine de birçok yönüyle aynı düzlemde tasavvur edilir. Bir farkla, dünün tepsisi bugün disk olmuştur. Manyetik disk ya da bilgisayar diski, eskiden insanların imgeleminde kurulu olan dünyayı bugün daha gerçekçi biçimde simgeleyen bir nesne olmuştur. Manyetik disk, dünyanın izdüşümü olmuştur. Bilgisayar sistemi de dünyadan, toplumsal/siyasal yaşamdan transfer edilmiştir. Bu sistem paralelliği hakim olma, yönteme ve işletme anlayışında benzerliğe tekabül eder. Egemenlik sistemi kurma ile bilgisayar (işletim) sistemi kurma, temelde aynı yasalarla işler. Birinde üretilen kodlar ya da yöntemler diğerinde de uygulamaya çalışır.

“Birine, sebebi ne olursa olsun; biçimi nasıl olursa olsun para veriyorsan, onu devşirmişsin demektir. Çünkü kendisine verilen paranın bir karşılığının olacağını bilir.”

(Mossad-Hile Yolu)

CIA’nın gerçekleştirdiği, açıktan karıştığı darbelerle, komplolar ve siyasi cinayetlerle yaygın olarak ‘60 ve ‘70’li yıllarda tanıştı ilerici insanlık. Doğrudan müdahale etmediği yerlerde ise mutlaka satın alınmış, devşirilmiş işbirlikçileri yoluyla tezgahlardı kirli işlerini. Biraz daha dolambaçlı ve uzun sürse de, adını tartışmaların dışına çıkarmış olduğu için tercih ederdi. Ama bu işin maliyeti doğrudan darbe tezgahlamaktan daha pahalıya mal oluyordu. Olsun; onun da çaresi bulunurdu; uyuşturucu kaçakçılığından elde edilen kirli-kanlı para, uluslararası mafyanın aklanacak kaynağı “belli” kara parası, ambargo uygulanan ülkelere gizlice el altından satılan silahlardan elde edilen paralarla finansman sağlanıyordu.

Kafkasya otoktonu olan Çerkezler, Kuzey Kafkasya’da, ataları Sind ve Meot’ların torunları olarak etnik konsolidasyonlarını tamamlayarak bugüne geldiler.

Azak Denizi ve Karadeniz’in doğu kıyıları ile Terek nehrine kadar uzanan topraklarda yaşayan Çerkezler, bu coğrafyada önemli uygarlıklar yarattılar. Çerkez ülkesi, bugünkü Gürcistan’ın kuzeyinden Don nehrine kadar uzanıyordu. Tarihsel Çerkez yurdu olan bu coğrafyada Çerkezler, antik Kuban ve Maykop kültürlerini oluşturmuşlardır. Ulusal mitolojinin arkeoloji aynasından yansıması gibi dünya kültürlerinde ender görülen özelliklere sahip olan Antik Kuban Kültürüne ve sonrasındaki Maykop kültürüne, bugün tüm dünya büyük ilgi duymaktadır.

K. Derviş’in İdeolojik Simyacılığı: Sosyal-Liberal Sentez Mümkün Mü?

Son yılların siyasi modası/klasiği oldu; her genel ve yerel seçimin ardından, bir “sol geleceğini arıyor”, “sol geleceğini tartışıyor”, “sol nereye?” vb. başlıklarla sol tartışması yapılıyor. ‘Ne olacak bu memleketin hali?’ avam sorusu, biraz ‘ne olacak bu sol’un hali?’ tartışmasına dönüşmüş/dönüştürülmüş gibi... Açık ki, memlekete bir ‘sol’ aranıyor ve aranan ‘sol’ bir türlü bulunamıyor. Hatırlanacağı üzere, 28 Mart yerel seçimleri sırasında ve sonrasında bir kez daha sol arayışlarına ve tartışmalarına tanık olmuştuk. Radikal, Gündem ve Cumhuriyet gazeteleri dizi yazı ve uzun röportaj serileriyle enine-boyuna ‘sol’u tartışmıştı. Yeni sol arayışları tekelci medya ve tv tartışmalarında da geniş boyutlarıyla yer almıştı.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. İmtiyaz Sahibi: Şengül Güneş Bali
Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş Bali

Bize Ulaşın

Çakırağa Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt.
No: 8/10 Aksaray/İstanbul (0212) 529 15 94
E-posta: info@marksistteori.org Twitter: @mt_dergi