Attica İsyanının 25. Yıldönümü: Mücadelede Bir Parlak An / Judi Cheng

Çeviren: Sinan Gülen

9-13 Eylül 1996 Attica Cezaevi isyanının 25. yıldönümüdür. Bugün bu ülke, cezaevleri ile dolup taşıyor ve cezaevi koşulları her zamankinden daha kötü, -egemen sınıfların daha fazla cezaevleri inşa etmeye girişmesi ile ve gittikçe işçi sınıfından gençleri, özellikle de zencileri, Latin Amerikalıları ve Kızılderilileri cezaevine atması ile- bunlar için Attica'ya dönüp bakmaya değer.

Çünkü D Blok'taki 1500 erkek tutsak, yiğitçe bir isyan eylemiyle Attica Cezaevi'ni teslim alırken, onlar sınıf dayanışmasının, birliğinin ve işçi bilincinin bir örneğini yarattılar ki, bu bugün olduğundan daha ilgilidir. En fazla ezilen, kelimenin tam anlamıyla zincirlenmiş bu işçiler, egemen sınıfları sarsabilme ve sisteme karşı savaşabilme potansiyeline sahip olduklarını gösterdiler. İsyan, patlama dönemi içinde geldi. Zenci Birliği ırkçılığa karşı ayaklanıyordu. Kara Panter Partisi Afrikan Amerikalıları ırkçı egemen sınıfa karşı örgütlüyordu.

Gençler Vietnam savaşını sona erdirmek için savaşıyorlardı. Kadın eşitlik hareketleri başlamıştı.

Sert çatışmalar vardı. Ulusal Muhafızlar 1968-1970 arasında 324 kez çeşitli mücadele ve protestoları bastırmak için çağrıldı.

1970'te ABD'nin Kamboçya'yı bombalamasının protestosunda askerler kitleye ateş açtı ve Jackson ve Kent Devlet Üniversitelerinde öğrencileri öldürdü. Ohio'da silahlı muhafızlar bir Teamster (nakliyet sendikası, çn) grevini durdurdular. Malcolm X ve Martin Luther King'e suikast düzenlendi.

Bütün bunlar ırkçı baskıların en şiddetli meydana geldiği yer olan cezaevlerine yansıdı. Ve tutsakların mücadeleleri dışarıdan gittikçe artan bir destek buluyordu. Kaliforniya'da, Soledad Kardeşler, mücadelelerinde geniş destek kazandılar.

Dayanılmaz Koşullar

Attica Cezaevi'nde tutsakların yüzde 85'i zenci ve Latin Amerikalılardan oluşuyordu. Attica, birçok ABD cezaevi gibi, bir toplama kampını andırıyordu. Bir getto, bir fabrika gibiydi.

Tutsaklar politik tutsaklardı. Ezilmiş ve yoksullardı. Irkçılık ve ayrımcılık tarihinin kurbanlarıydılar.

Tutsaklar asla avukat göremezler. Kendilerini savunmaları engellenir. Onlar tecrit edilir, ırzına geçilir, bezdirilir, katledilir.

Sağlık koşulları berbattı. Sağlık koruması hemen hemen yoktu. Mektuplar okunur ve sansürlenirdi.

Cezaevleri koşulları dayanılmaz hale gelmişti.

New York Valisi Nelson Rockefeller, -baronlar içinde en adı çıkmış soyguncunun torunu ve kendisi milyarder egemen sınıfın direkt temsilcisi- devlet cezaevini angarya kampı haline getirdi.

New York'un cezaevlerinde, ülkenin geri kalanında olduğu gibi çalışma hemen hemen bedavadır. Bu, dışarıdaki işçilerin yevmiyelerinin düşük tutulmasını sağlıyordu. Attica, bütün cezaevleri gibi, çalışma şartları çok kötü bir işyeriydi. Şilte, ayakkabı, ruhsat levhaları imalatı için, ortalama günlük ücret 40 sent idi.

Bugün, 25 yıl sonra, bu durum çok fazla yaygınlaştı. 1971'de Attica'da olanlar, doruğa ulaştı.

Tutsaklar hiddetten köpürüyorlardı. Topluluklarının içinde bulunduğu koşullara ve ceza sistemindeki adaletsizliğe karşı kin birikmişti.

Aynı zamanda içerdekiler arasında sosyal bilinç, Kara Panterler, Genç Lordlar ve İslam Devleti gibi gelişmiş gruplar tarafından teşvik ediliyordu. Spor alanlarında tartışmalar ve toplantılar yapılıyordu.

Yetkililer şüpheli liderleri ve "sorun çıkarıcıları" naklederek ve cezalandırarak tepki gösterdiler.

21 Ağustos'ta Kaliforniya'da San Quentin Cezaevinde George Jackson'un öldürüldüğü haberi gelince, Attica'daki tutsaklar açlık grevi başlattılar. Birçoğu siyah kol bandı taktılar.

Jackson, Kara Panter Partisi'nin lideri olarak zamanın en ünlü politik tutsağıydı. Onun "Soledad Kardeşler" kitabı Attica içinde bir tutsaktan diğerine dolaşıyordu. Devrimci yazıları tutsakların bilincinde büyük etki yarattı ve ölümü iki hafta kadar sonra gelecek isyana doğrudan önderlik etti.

En sonunda tutsaklar dayanılmaz koşullarda çalışan bir grup işçiyle greve gitmeye karar verdiler. Diğer şeylerin arasında, 8 saatlik iş günü ve sendikal haklar için de mücadele ediyorlardı.

Fakat cezaevinde, işçiler greve gittiklerinde bu doğrudan devlet otoritesine karşı bir isyan olarak görülür.

Tutsaklar Örgütleniyor

9 Eylül'de D Bloktaki tutsaklar Attica'yı teslim aldılar. Taleplerinin devlet tarafından yerine getirilmesini sağlamak amacıyla cezaevi gardiyanlarını yakalayarak rehin aldılar.

Bütün tutsaklar -zenci, Latin ve beyaz- kenetlendiler. Vietnam savaşına karşı olmak suçundan Attica'da bulunan birkaç politik bilinçli beyaz tutsak, zenci ve Latin kardeşlerin liderliklerini tanıyorlardı.

Yasal haklar, baskı, çalışma, yiyecek ve cezaevleriyle ilgili diğer can alıcı konuları içeren 27 maddelik taleplerini sundular.

4 kilit talep isyanın en önemli noktası oldu ve tutsakların yüksek politik bilinçlerini gösterdi.

Cezaevi müdürünün görevden alınmasını talep ettiler. İsyana katılan tüm tutsakların affa uğramalarını talep ettiler.

ABD'nin dışına, anti-emperyalist bir ülkeye güvenlik koridoru talep ettiler.

Hepsi farkettiler ki devlet yetkilileri ku- durtulmuştu ve isyanı ezmeye hazırlanıyordu. Bundan dolayı tutsaklar Attica'ya bir gözlemci komitesi çağırdılar. Komite bağımsız örgütlülüklerin temsilcilerinden oluşacaktı. D tarafına gelip tutsak temsilcileriyle New York eyaleti cezaevi yetkilileri arasındaki görüşmeleri takip edeceklerdi.

Attica isyanından önceki yıl, Dünya İşçi Partisi'nin gençlik kolu Savaş ve Faşizm Karşıtı Gençlik tarafından Tutsaklarla Dayanışma Komitesi adında bir grup örgütlendi. TDK New York Auburn'da tutsaklardan gelen yardım isteklerine yanıt olmak için oluşturuldu. Auburn 6 mahkemeye gittiğinde, TDK üyeleri şiddetli tipiye rağmen onları desteklemek için gösteri yaptılar.

Attica isyanı patlak verdiğinde TDK para toplamak için çabuk davrandı ve otobüsler kiraladı böylece tutsak yakınları cezaevi avlusuna yetişebilecekti.

D Bloktaki Attica kardeşleri bir gözlemci oluşumu çağrısında bulunduğunda, bir TDK temsilcisinin de bunun bir parçası olmasını istediler. Tutsaklar TDK delegesi, Tom Soto'ya, mesajlarını aileleri ve arkadaşlarına ileteceği konusunda güveniyorlardı.

Aynı zamanda gözlemcilerin komitesinde Kara Panter Partisi, Genç Lordlar Partisi, New York Eyaleti Meclis Üyesi Arthur O. Eve, avukat William Kunster ve diğerleri temsil ediliyorlardı.

Katil Rockefeller

TDK, dışarıda diğerleriyle birlikte tutsaklara ve ailelerine yasal destek sağlamak için çalışıyordu. TDK üyeleri tutsakların taleplerinin ses getirmesine yardımcı oldular. Soto, tutsaklarla birlikte içerideyken, bir TDK delegesiyse dışarıda tutsakların taleplerinin koşulsuz desteklenmesi için gösteri düzenliyordu.

Bu süre içerisinde, tutsaklar üzerindeki baskı inanılmaz derecede yüksekti. Hayatlarının tehlikede olduğunu biliyorlardı. Ancak dayanışma ve birlikleri asla gevşemedi. Asla saflarını bozmadılar. Ve asla vazgeçmediler.

12 Eylül'de tutsaklar eğer Rockefeller kendileriyle görüşmeleri başlatırsa anlaşmazlığın barışçıl bir biçimde çözülebileceğini açıkladılar. Bunun yerine Rockefeller Ulusal Muhafızları, devlet askerlerini ve vekalet verilmiş gardiyanları yollayarak, cezaevini kolluk güçleriyle geri aldı.

Saldırı 13 Eylül'de geldi.

Rockefeller cezaevine askeri saldırı emri verdi. Bu öylesine katliamcı bir saldırıydı ki 10 cezaevi gardiyanı da ölmüştü. Bu devletin ve egemen sınıfların büyük menfaatlerini korumak için kabul edilebilir bir bedeldi.

Bin eyalet askeri, şerif yardımcıları ve cezaevi gardiyanları otomatik silahlarla ve gaz bombalarıyla hücum edip cezaevini zaptettiler. 15 dakika sonra, saldırı 22 hektarlık alanda, 28 insanı ölü, yüzlercesini de yaralı biçimde bıraktı.

Eyalet yetkilileri, medya uşakları tarafından desteklendi, ölen 10 gardiyanın tutsaklar tarafından boğazının kesildiği yalanını çıkardılar. Otopside daha sonra, katledilen 18 tutuklu gibi hepsinin, Rockefeller'in emir verdiği eyalet askerlerinin kurşunlarıyla öldürüldüğü ortaya çıktı.

Ne Olabileceğine Bir An İçin Bakmak

Attica'daki tutsaklar ne için savaşıyorlardı? Bütün yoksul ve çalışan insanlar için, baskı yerine özgürlük için savaşıyorlardı. Talepleri yalın, haklı ve adildi.

Cezaevi yetkilileri tutsakları bölmeye çalıştı, ancak onlar birlikte durdular, ölümün karşısında bile.Ve onların yiğit ayaklanması ülkenin diğer yerlerindeki tutsaklara savaşmaları için ilham verdi.

Cezaevi ayaklanmaları etrafı bir alev gibi sardı. Walpole, Mass, Leavenworth, Texas, Atlanta, Ga. Tere Haute, Ind. Wayne County, Mich. Als Derson, W.Va., Comstock ve Elmira, N:Y.'da.

Bütünüyle, 200 bin kadar tutsak Attica kardeşleriyle dayanışmalarını ve onların savaşma ruhunu anlattı.

Bugün, tutsakların özgürlük için savaşımı işçi sınıfı savaşımının bir parçası olarak devam ediyor. İşsizlik ve ücretlerin düşmesiyle, gittikçe yoksullaşan işçiler cezaevine giriyor.

Tutsaklar bu ırkçı toplumun en fazla baskı altında olan, en fazla hırpalanan, en fazla kabalaştırılmış halkasıdır. Fakat Attica, devrimci insanların dünyayı değiştirebileceğini ispatladı.

1971'de 5 gün, Attica'daki kardeşlerin sayesinde, işçiler ve baskı altındaki insanlar, eğer işçilerin egemen sınıfla mücadeleye girdiğinde, nelerin mümkün olabileceğini bir an için gördüler: İnsanca bir toplum yaratmak için çalışmak, birlik ve sınıf dayanışması, ırkçılığın reddi, ve işçilerin yönetimi.

Tıpkı 14 Haziran Fransa'daki Bastille Günü gibi -1789'de, kitlelerin nefret ettikleri Paris cezaevine saldırdığında, içerdekileri özgürleştirmesi ve Fransız Devrimi'ni ileriye yönelttiğini anımsarken- Attica isyanı da bu ülkede tanınmalıdır. Bunun yerine, egemen sınıflarsa Attica'yı cezaevinde kötü yönetim için bir ders olarak göstermeye çalıştılar.

Fakat bundan da daha fazlasıydı. Bu işçi sınıfı tarihinin ırkçılığa ve zaptetmeye karşı mücadelesinin parlak bir an'ıydı.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. İmtiyaz Sahibi: Şengül Güneş Bali
Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş Bali

Bize Ulaşın

Çakırağa Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt.
No: 8/10 Aksaray/İstanbul (0212) 529 15 94
E-posta: info@marksistteori.org Twitter: @mt_dergi