Sayı 5 / Ocak - Şubat 2002

Dergimizin yeni bir sayısıyla karşınızdayız. Daha işlevli bir teorik-politik yayın hazırlama isteği ve uğraşısı bu sayımızla birlikte biraz daha somutluk kazandı. Teknik bakımdan bu yeni bir dergi formatı ve sayfa düzenlemesi biçiminde oldu. Yazıların daha rahat okunabilmesi ve içeriğin teknik bakımından daha çarpıcı hale getirilerek okura sunulabilmesi amaçlandı. Konuların seçiminde hem çeşitlilik zenginliği hem de içeriğinin güncel değeri ve rolü bakımından ise daha araştırıcı bir emekçilik yolundan ilerleyeceğiz.

11 Eylül’de Pentagon ve İkiz Kuleler’in vurulması bir milat oldu. ABD emperyalizmi oluşan durumu 21. yüzyılda dünyaya hakim olma planı bakımından fırsata dönüştürmek için tüm olanak ve yeteneklerini sergiledi. Perde, modern revizyonizmin çöküşü, Doğu Bloku ve SB’nin dağılmasıyla açılmıştı. 20. yüzyılın ikinci yarısına damgasını vuran uluslararası ilişkiler temellerinden sarsıldı ve dünyanın politik çehresi yeniden şekillenmeye başladı. “Soğuk Savaş” ‘89/90 dramatik olaylarıyla son buldu. Galipler arasındaki ilişkiler nasıl şekillenecek ve ganimet nasıl paylaşılacaktı? Körfez Savaşı’ndan günümüze ganimetin paylaşımı ve dünya egemenliği için mücadele emperyalistler arası ilişkileri belirlemektedir. Dünya haritası, Körfez Savaşı’yla başlamış bir emperyalist müdahaleler ve savaşlar serisiyle kan ve demirle yeniden çizilmektedir.

OMAR Riva Bella, “Bir Kadının Ruhuna Ağıt”ta, cunta yıllarındaki Arjantin’in parlak bir toplumsal tablosunu çizer. Anlattığı, bir genç kadının, Susanna’nın kontrgerilla tarafından kaçırılışı, maruz kaldığı ve tanık olduğu işkenceler ve katledilişidir. Ancak, “kayıp” olgusunun bu canlı sergilenişi, bir bütün olarak 1976 darbesinin yarattığı koşulların anlatımını içerir. 24 Mart 1976’da tüm iktidar kuvvetini ellerine geçiren Arjantin burjuva ordusu, Susanna gibi onbinlerce muhalifi, devrimciyi, ilericiyi gizli karargahlarda işkenceden geçirmiş ve “kaybetmiş”ti. Resmi verilere göre 30 bin muhalifin uçaklardan okyanusa atılarak “kaybedildiği” Arjantin, korkunun toplumsallaştırıldığı yedi cunta yılı yaşadı.

AYMASAN Ayakkabı Fabrikası işçileri 31 Mayıs 2001 tarihinde işten atıldıklarında, patron Duran Akbulut, sermaye sınıfının bütünlüklü saldırısında öznelerden biriydi sadece. Akbulut, Aymasan işçisine aylarca maaş ödemedi. İkramiye, avans haklarını gaspetmeye çalıştı. Sendikal örgütlülüğün dağıtılması için yapılan manevralarda başarılı olamayınca, sezonun kapandığı günlerde işçiler sokağa atıldı. Sendikasızlaştırma, örgütsüz bırakmanın en keskin silahlarından biri olarak devreye sokuldu.

Sevgül Oğuz, yedi yıldır Aymasan'da çalışıyor. Deri-İş üyesi. Dört yıla yakın bir süredir sendikalı. Kadın işçi temsilcisi. Aymasan direnişinin örgütleyicisi öncü işçilerden biri... Aymasan direnişinin sınıfın genel durumu içerisindeki yerine, direnişin örgütlenmesi ve deneyimlerine ilişkin düşüncelerini aldık.

’87 NETAŞ greviyle tetiklenen ve ’89 “Bahar Eylemleri” olarak tarihe geçen büyük işçi kitle hareketi, 12 Eylül 1980 sonrası sınıf hareketinde yeni bir dönemin kapısını aralıyordu. Emekçi memurların son bir iki yıldır zaten az çok hareketli olan kitlesi üzerinde önemli yansımaları olan bu büyük işçi kitle dalgası, somut etkilerini göstermede gecikmedi. Emekçi memurlar önce yaygın olarak dernekler aracılığıyla örgütlendiler ve sonra da hareketi hızla sendikalaşma mücadelesi eksenine yerleştirip kendi yollarını açarak ilerlediler. Yasal dayanaktan yoksun olmasına rağmen fiili ve meşru mücadele çizgisinde kurulan emekçi memur sendikaları iradelerini devlete dayattılar. 1995’te KESK (Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu) kurulduğunda, bünyesinde yüz binlerle ifade edilen dinamik bir emekçi memur kitlesini toplamış bulunuyordu.

"Kamu politikasının tüm içeriği, gerçekte yaşam sınırlarının sonuna ulaşmış olan bir kültürü, bir toplumsal sistemi, bir ekonomik düzeni ayakta tutma girişiminden ibarettir. Bunu farkettiğimde, aklıma şu çifte kaçınılmazlık geliyor: Bu düzen sona eriyor ve onun geride kalan tüm güçleri, tüm politik oluşumları bu düzeni yeniden inşa etmek, yeniden kurmak için sonuna kadar tüm güçleriyle savaşacaklar ve alışageldikleri dünyayı yeniden elde etmek için yaptıkları tüm bu imkansız girişimlerle sürekli krizden krize sürüklenecekler. Ve o çifte kaçınılmazlık: Başaramayacaklar, ama sürekli aynı şeyi deneyecekler." (Raymond Williams, The Fight for the Manod, sf 181)(1)

Moskova şehri Partisiz Kadın İşçilerinin IV. Konferansı'nda konuşma,

22 Mart 1919,

Eserler, Cilt 30, s. 23-29, Almanca

 

KADIN yoldaşlar! Kadın İşçiler Konferansınızı selamlayabildiğim için çok sevinçliyim. Bugün emekçiler yığınından her kadın işçiyi ve her bilinçli insanı en çok ilgilendiren konulara ve sorunlara burada değinmeme izin veriniz. Bu çok yakıcı sorunlar, ekmek sorunu ve askeri durumdur. Ama toplantınızla ilgili gazete haberlerinden öğrendiğim kadarıyla, bu sorunlar burada enine boyuna ele alınmıştır...

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. İmtiyaz Sahibi: Şengül Güneş Bali
Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş Bali

Bize Ulaşın

Çakırağa Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt.
No: 8/10 Aksaray/İstanbul (0212) 529 15 94
E-posta: info@marksistteori.org Twitter: @mt_dergi