AKP’nin Eğitimdeki Dönüşümü: Ilımlı İslam’dan Cihada

Tarih boyunca toplumlar düzenlerinin sürekliliğini sağlayan kendi yapılarına denk düşen eğitim sistemleri kurmuşlardır. Her ekonomik, sosyal ve siyasal düzenin ihtiyaçları eğitim sistemini belirler, şekillendirir. Kapitalist sistemde eğitim burjuvazinin sınıf egemenliği, burjuva toplum ve kapitalist üretimin ihtiyaçlarına göre düzenlenmiştir. Bununla birlikte programlarına, ideolojik politik niteliklerine -faşist, politik İslamcı, burjuva demokratik vb.- göre değişik burjuva iktidarlar eğitim sistemini kendi amaçlarına uyarlarlar, iktidarlarını sürdürmenin, toplumu ideolojik bakımdan dönüştürmenin kaldıracı olarak kullanırlar. Günümüzde eğitim dünya genelinde temel bir hak olarak görülse de sınıfsallığını korumaktadır, hele de eğitimin özelleştirildiği ve metalaştırıldığı koşullar altında bu daha da göz çıkartan bir gerçekliktir. Kapitalist düzeni insan toplumunun doğal değişmez hali sayan, kapitalizme boyun eğen, ücretli köleliği, sömürmeyi ve sömürülmeyi, bencilliği, bireyciliği meşru ve doğal gören, “İnsan insanın kurdudur” felsefesine inanan, öğretilmiş insanlığın üretim fideliğidir kapitalist eğitim sistemi. 

Bizde eğitim, Osmanlı’nın son döneminde modernleşme projesinin en temel unsuru ve araçlarından biri olmuştur. Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren ise eğitim ulus devlet inşasının yaratılması misyonunu üstlenmiştir. Buna bağlı olarak modernleşme ve kapitalist üretimin gelişmesinin nitelikli ve niteliksiz iş gücü ihtiyacının sağlanması temel yönelimi de eklenmiştir.

AKP ise eğitim sisteminde Kemalist diktatörlükten ve burjuva demokrasilerden farklı olarak hem toplumun politik İslamcı temelde yeniden inşa edilmesine hizmet edecek hem de kendi siyasal çıkarlarına uygun zemini sağlayacak değişiklikler yapmıştır. Bunlar; AKP’nin siyasal rejimde yapmaya çalıştığı ve yaptığı değişiklikler denk düşen ve zamanlama olarak onun siyasi ihtiyaçlarıyla paralellik gösteren değişiklikler olmuştur. 

AKP’nin Siyasal Dönemlerine Göre Yapılan Değişiklikler

“AKP’nin eğitim programı yoktur” yanlış genel kabulünün aksine AKP’nin iktidara geldiği ilk günden itibaren istikrarlı bir eğitim programı vardır. Bu istikrar, program ve hedefleri itibariyle rejim değişikliği sürecinin tamamlanmasına denk düşer. 2010 referandumu ve 2011 genel seçimleri sonrası; AKP’nin devlet aygıtında ve toplum üzerinde kurduğu otorite ile eğitim alanındaki politik müdahaleleri arasında derin bağlar vardır.

İlk olarak 2002’de göreve gelen Milli Eğitim Bakanı Erkan Mumcu ile AKP, eğitimde kadrolaşacağını ve baskıcı bir yapılanmaya gideceğini göstermiştir. Mumcu, göreve gelir gelmez MEB’deki 1041 üst düzey yönetici görevden alınmış,AKP’nin eğitimi dönüştürürken ihtiyaç duyduğu kadrolaşma başlamıştır.

4 ay sonra göreve getirilen Hüseyin Çelik ise ‘emekçi çocuklarını özel okullara yerleştirme’ adı altında dönemin parası ile 15 trilyonluk teşvikle özel okullara kaynak aktarımı sağlamıştır. Bu okulların tamamına yakını Gülen cemaatine bağlı okullardır elbette. Ardından ders kitaplarının ücretsiz dağıtılması ile yine AKP ve Gülen cemaatine yakın yayınevlerine yeni bir rant kapısı açılmıştır. Bu, İslamcı sermayeyi palazlandırmanın ilk adımı olmakla birlikte Gülen cemaatinin eğitimde kadrolaşmasının da temel kapısını aralamıştır. Kamu kaynakları, açık ve resmi olarak Gülen okullarına aktarılmıştır.

Ama en büyük değişim ortaöğretime geçiş sınavının değiştirilmesidir. 2005 yılında LGS (Liselere Giriş Sınavı) yerine, OKS (Ortaöğretim Kurumları Seçme ve Yerleştirme Sınavı) uygulamasına geçilmiştir. Yeni sınav sisteminin üzerinden çok geçmeden, iki yıl sonra, 2007’de de OKS yerine üç aşamalı SBS (Seviye Belirleme Sınavı), 2010 yılında tekrar tek sınava indirgenen SBS’ye, 2013 yılında ise sınav sistemi bir kez daha değiştirilerek SBS yerine, TEOG (Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş) sistemine geçilmiştir.

Sınav sisteminin bu kadar değişmesinin temel nedeni, AKP’nin ortaöğretimi dönüştürme amacıdır. Çünkü AKP, eğitimin dinselleştirilmesini temel olarak imam hatip ortaokulları üzerinden yapmak istemektedir. Üniversiteye giriş sınavında uygulanan “katsayı sorunu” imam hatip liselerine yönelik talebi azaltmaktadır. Bu nedenle imam hatip liselerini yaygınlaştırmak için katsayı sorununu ortadan kaldırmayı ve ardından da eğitimin ikinci kademesi olan ortaöğretimi imam hatipleştirmeyi düşünmektedir. 2009 yılında üniversiteye giriş sınavı olan ÖSS değiştirilerek ikili sınav sistemine (YGS ve LYS) geçilmiş, ardından da YÖK’ün katsayı düzenlemesiyle yeni bir tartışma başlamıştır. Bu tartışma AKP’nin “mağduriyet ve hesaplaşma” taşlarıyla döşediği 12 Eylül referandumuna giden yolun başlangıcına denk düşer. 2011 Kasım ayında ise YÖK, okul türleri arasında katsayıları eşitleyerek imam hatip liselerini yaygınlaştırmanın önündeki en büyük engeli kaldırmıştır.

Nitekim 2018 yılında adrese dayalı kayıt sistemi ile birlikte LGS sınavında istediği okullara yerleşemeyen öğrencilerin adreslerindeki en yakın okula otomatik kaydının yapıldığı uygulamaya geçilmiştir. 2018-2019 yıllarında imam hatip ortaokulu ve imam hatip lisesi sayısı 5 bin 138 olmuştur. Yani her mahallede açılan ve talep olmayan imam hatip okulları, öğrencilerin zorunlu olarak kaydedilmesi ile doldurulmuştur. Tüm bunlara rağmen çocuğunu imam hatiplere göndermek istemeyen velilere ise özel okul yolu gösterilmiştir. 

2012 yılında eğitim sisteminin temelden değiştirildiği 4+4+4 sitemi ile okula başlama yaşının düşürülmesinden meslek lisesi öğrencilerinin ucuz iş gücü haline getirilmesine; zorunlu din dersine ilaveten üç yeni seçmeli din dersinin eğitim programına alınmasından imam hatiplerin ortaokullarının açılmasına kadar bir dizi yapısal değişiklik hayata geçmiştir. Okul öncesi eğitimde “dini değerler eğitimi” verilmesi, ilkokul 1, 2 ve 3. sınıflara da zorunlu din dersi, Osmanlıca’nın liselerde seçmeli ders olarak okutulması gibi uygulamalar peşi sıra gelmiştir.

‘Çözüm Süreci’nin Eğitime Etkisi

AKP’nin siyasal ihtiyaçları ile eğitimde yaptığı değişiklikler arasındaki bağı görmemize yarayan en önemli değişiklik ‘çözüm süreci’ olarak adlandırılan 2012-2015 yılları arasında olmuştur. 16 Aralık 2012’de MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın İmralı’ya giderek Kürt Halk önderi Abdullah Öcalan’la görüşmesiyle başlatılan bu süreç, Kürtçenin seçmeli ders olarak okutulmasından Aleviliğin ders kitaplarında yer almasına kadar bazı dönemsel uygulamalara sahne oldu.

Yıllardır anadilde eğitim talebini yok sayan AKP, 2012 yılında 5. sınıftan itibaren “yaşayan diller ve lehçeler” dersi kapsamında Kürtçeyi, seçmeli ders olarak müfredata aldı. Mardin Artuklu Üniversitesi Yaşayan Diller Enstitüsü Kürdoloji Bölümü açılırken özel eğitim kurumlarında Kürtçe eğitim verilmesine ilişkin düzenleme yapıldı.

Dolmabahçe Mutabakatı’nı bozan AKP, hemen işe koyularak önce Kürtçe seçmeli dersi kaldırdı, kayyum saldırısı ile Kürtçe eğitim destek evlerini kapattı, Kürtçe eğitim veren özel okulları gasp etti, Kürdoloji Bölümü’ndeki akademisyenleri KHK ile ihraç etti. Eğitimde yeniden, aslında hiç terk etmediği geçici olarak ara verdiği, tekçi, milliyetçi ve politik İslamcı modele döndü.

Sünni İslami Müfredat

AKP’nin toplumu İslami temelde reorganize etmesinin temeli uzun yıllara yayılan ve eğitim müfredatının içine yedirilen temel değişiklikler aracılığı ile yapılmıştır. Kemalizm’in modernist, laik, milliyetçi müfredata dayanan eğitimi yerine yeni bir milli kimlik olarak ‘dindar nesiller’ yaratma amacı benimsenmiştir. Müfredatın her aşaması dini motiflerle süslenmiş ve bilimsel eğitimden giderek uzaklaşılmıştır. Trajikomik bir şekilde durum, dua ile büyüyen fasulye deneyinin TÜBİTAK projesi seçilmesine kadar ilerlemiştir.

İlk olarak eğitim-öğretim yılı programlarına “20-27 Nisan arasında peygamberin doğum günü” olarak adlandırılan ‘Kutlu Doğum Haftası’ konulmuştur. Okullarda dini ve milli bayramlar etkinlikleri kapsamında MEB aracılığı ile kutlu doğum etkinlikleri yapılmaya başlanmıştır. 27 Nisan’ın Fetullah Gülen’in doğum tarihi olması nedeniyle çokça eleştiri alsa da 2008 yılına değin bu tarihlerden vazgeçmemiştir. 2008 yılında, küçük bir değişikliğe giderek sadece tarihi geriye çekmiş ve Kutlu Doğum Haftası 14-20 Nisan olarak kutlanmaya başlanmıştır. Miladi Takvime göre belirlenen “peygamberin doğum günü” haftası, Gülen cemaatinin okullara girmesinin aracına dönüştürülmüştür. Öyle ki 13 Şubat 2010 yılında Resmi gazetede yayınlanan genelge ile bu haftanın kutlanmasına yönelik usul ve esaslar belirlenmiştir. 2011 yılında ise MEB okullara genelge göndererek etkinlik düzenlemeyi zorunlu kılmıştır. 15 Temmuz darbe girişimin ardından tarih bu kez, Hicri takvime göre tekrar belirlenmiş ve adı ‘Mevlid-i Nebi’ olarak değiştirilmiştir.

Yapılan sayısız protokol ile birlikte İslami cemaatlerin eğitim alanına girebilecekleri yeni alanlar ve kapılar açılmıştır. Nur Cemaati’ne bağlı Hizmet, Ensar, Muradiye, Diyanet, Hayrat vakıfları, İlim Yayma Cemiyeti, İHH, TÜRGEV, TÜGA başta olmak üzere sayısız dini cemaat ve vakıfla imzalanan protokoller aracılığı ile okullarda birçok dini proje yapıldı. Bu projelerde; öğrencilerin gezi adı altında cami ve türbelere götürülmesi, kamp adı altında tarikatların yurtlarında eğitim alması, kitap okuma etkinliği kapsamında Said Nursi kitaplarının okutulması, milli eğitim müdürlüklerinin öğrenci katılımının örgütlenmesinden maliyesinin karşılanmasına kadar her türlü kolaylığı sağlaması, kamu binalarının 30 yıl gibi sürelerle karşılıksız olarak vakıflara kiralanması gibi uygulamalar hayata geçirildi.

Ders saatlerinin düzenlenmesinde ise yurttaşlık ve tarım müfredattan çıkartılarak yerine üç dini temelli ders konuldu: Kuran-ı Kerim, Hz. Muhammed'in Hayatı ve Temel Dini Bilgiler. Her ne kadar sözü edilen derslerin teoride seçmeli olacağı söylense de, bazı öğrenciler bu derslerin en az birine, başka bir din-dışı seçmeli ders seçeneği bulunmaması nedeniyle kayıt yaptırmak zorunda kaldı. Matematik, fizik, biyoloji gibi bilim derslerinin saatleri azaltılarak sarmal eğitim modeli adı altında İslami referanslar bu derslere yedirildi. Müslüman bilim insanlarının tanıtımının yapılması, biyoloji dersinde üreme konusunun müfredattan çıkarılması, felsefe dersinin saatlerinin azaltılırken siyaset bilimi saatlerinin aynı kalması, Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin saatinin uzatılması, liselerde evrime ayrılan tek bölüm olan “Hayatın Başlangıcı ve Evrim” ünitesinin ders kitaplarından çıkartılması başlıca örneklerdir.

Teoride dini eğitimde, tüm dinler ve ahlak sistemleri hakkında genel bilgi verileceği iddia edilirken pratikte yaşanan müfredatın içeriği Sünni İslam’ın öğretilmesidir. Ders kitaplarında ağırlıklı olarak İslam’ın Sünni yorumlarına yer verilmekte, diğer dünya dinlerine ise sınırlı atıfta bulunulmaktadır. Bunun yanında TEOG, YGS ve LYS’de din dersleri içeriğinden öğrencilere sorular sorulması, öğrencileri imam hatiplere yönlendirme uygulamaları, normal ortaokullar içinde imam hatip sınıflarının açılması, reşit olmayan kız çocuklarının başının kapatılması, okullara ibadethane (mescit) açılmasının zorunlu tutulması, karma eğitimin kaldırılması girişimleri belli bir program çerçevesinde uygulanan pratiklerdir.

“Milli değerleri ve İslami ahlakı güçlendirmek” amacıyla müfredatta yer verilen diğer bir değişiklik, "değerler eğitimi"oldu. Okul öncesi eğitimden itibaren verilen ve daha önce evrensel ahlaki değerler olarak okutulan bu eğitim, “milli birlik ve dayanışma”  amacıyla “Değerler eğitimi" adını aldı. Böylece AKP’nin mevcut eğitim politikası içinde evrensel ahlaki değerler (iyi insan olmak, doğayı sevmek, kötülük yapmamak); müfredatta, salt Sünni İslam yorumlarına dayanan bir anlayışla (Peygamberin insan sevgisi, doğa sevgisi vb.) daha fazla dini ve muhafazakâr içerik kazandı.

Kürtler, Aleviler, Ezîdîler, Hristiyanlar ve Museviler gibi başkaca gruplar; bu sistemde zorunlu din dersi dayatması, ders kitaplarının içeriği ve müfredat dışı faaliyetler nedeniyle ayrımcılığa maruz kaldı.

İslami Müfredatın Cinsiyetçi Yapısı

Eğitim sistemindeki dini ve radikal değişiklikler, özel olarak kız çocuklarının eğitimini, genel anlamda ise toplumsal cinsiyet eşitliğinin derinleşmesini etkilemiştir. Ders kitaplarından müfredata kadar her bir aşamada cinsiyetçi rol dağılımının ağırlık kazanması, kız ve erkek çocuklarının ayrı sıralarda oturtulması, karma okullarda tek cinsiyetli sınıfların açılması, uzaktan eğitimin teşvik edilmesi ile kız çocuklarının örgün eğitim dışına itilmesi, erken yaşta evliliğin özendirilmesi gibi birçok etken eğitimde cinsiyet eşitsizliğini derinleştirmiştir. TÜİK verilerine göre 2017 yılında 16-17 yaş grubunda gerçekleşen resmi evlilik sayısı 23 bin 906’tür.

Bunun yanında LGBTİ+ öğrencilerin yok sayılması, hatta hastalık olarak tanımlanması, rehberlik servisleri aracılığı ile LGBTİ+ öğrencilerin rehabilatasyona tabi tutulması homofobik ve nefret suçlarının artmasına neden olmuştur.  Homofobi ve Transfobi Temelli Nefret Suçları Raporu’na göre; 2017 yılında 117 nefret suçu gerçekleşmiş olup 23’ü çocuk yaştaki LGBTİ+’lara dönüktür. Bunların yüzde 10’ü ise okul ortamında işlenmiştir.

Müfredatta yapılan cinsiyetçi değişiklikler temel olarak, kız çocukları üzerinden toplumdaki cinsiyetçi ve heteroseksist yapıyı güçlendirme amacı taşımaktadır. Aile kurumunun güçlendirilmesi ve kız çocuklarının erken yaşta evliliğe özendirilmesi amacıyla; okullardaki törenlerde çocuklara gelinlik giydirilmesi, okul öncesi öğrencilerine kültürel etkinlik kapsamında kına gecesi düzenlenilmesi, kadının evli olduğu erkeğe karşı sorumluluğunun anlatıldığı kitapçıklar dağıtılması, açık öğretimin zorunlu eğitim kapsamına alınması gibi birçok uygulamaya imza atılmıştır. AKP’nin aileyi güçlendirme, boşanmayı zorlaştırma, 3 çocuk politikaları eğitim sisteminin içine yedirilerek doğrudan ve dolaylı mesajlarla toplumsal cinsiyet eşitsizliği derinleştirilmiştir.

AKP, ılımlı İslam modelini benimsemiş ve bu propaganda ile iktidara gelmiş bir parti olarak, eğitimde ilk önce kadrolaşmaya ağırlık verdi. İmam hatipleri yaygınlaştırma politikası, 12 Eylül Anayasası ile hesaplaşma sürecinin aracı yapılırken sahte demokratik açılım sürecinde ötekileştirilen din ve uluslara göz kırpan geçici değişiklikler hayata geçirildi. 15 Temmuz darbe girişimi ile Gülen cemaatinin yerine yeni ittifaklar aradı ve son 3 yılda binlerce protokol imzaladığı yeni tarikat ve vakıfları destekçi olarak yanında tuttu. Suriye politikası ile cihadı eğitimde öne çıkaran bir hat izledi. Kısaca AKP’nin eğitim politikası hem dönemsel ihtiyaçlarına hem de nihai hedefi olan toplumun İslamcı ideolojik temelde yeniden inşasına hizmet edecek dönüşümler geçirdi.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. İmtiyaz Sahibi: Şengül Güneş Bali
Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş Bali

Bize Ulaşın

Çakırağa Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt.
No: 8/10 Aksaray/İstanbul (0212) 529 15 94
E-posta: info@marksistteori.org Twitter: @mt_dergi