Kitle Çalışmasında Özgün Bir Örnek: İzmir Deprem Çalışması

'Politik çalışmanın örgütsel güce dönüştürülmesi...'

'Esnek örgütler kurmak...'

'Kitle çalışmasının çeşitli biçim ve araçlarla yaygınlaştırılması...'

'Somut sorun ve talepler ekseninde kitlelerle birlikte politika yapmak…'

‘Bizim gibi düşünmeyen işçilerle, kadınlarla, gençlerle birlikte çalışma, birlikte iş yapma...’

‘Kitleleri kendi bilinçlerinden hareketle kucaklayıp ileriye çekecek örgütlenme biçimlerinin bulunması...’

'Kitlelerin doğrudan inisiyatifine dayanan meclis tipi örgütlenme biçim ve deneyimlerinin yaratılması ya da örgütlenmesi...'

'Sosyalizmin dayanışma, paylaşım vb. gibi pratikler ya da özdeneyimler üzerinden kitlelere anlatılması, açıklanması...'

Bu cümleler hepimize çok tanıdık geliyor değil mi? Tarihsel hafızamızda birçok örneği bulunan ve Gezi/Haziran ayaklanması ile birlikte çokça dillendirdiğimiz kitlelere yönelimimizi yansıtan bu temel düşüncelerin geldiğimiz aşamada silikleşmekte oluşu, neredeyse yer yer unutulması garip değil mi?

Devrimci; emekçi sol güçlerin işçi sınıfı ve ezilenlerle buluşması ve kendi misyonunu oynayabilecek bir pozisyona geçmesi için edinmesi gereken hareket tarzının bir yanını vurgulayan bu sorunu yakın dönemin bir deneyimi olarak İzmir Deprem çalışması üzerinden ele alacağız.

Depremin ilk anından itibaren yerel örgüt ile merkezi görevlendirme sonucu alana sevk edilen yoldaşlardan oluşan bir çalışma ekibi tarafından ortaya çıkarılan bu deneyimin birçok bakımdan değerlendirilerek genelleştirilmesi hem parti hafızasının tazelenmesi hem de kronik denebilecek kimi sorunlarımızın giderilmesi bakımından yol açıcı bir rol oynayabilir.

Depremin gerçekleşmesini takip eden ilk saatlerde yerel örgüt belirginleştirilmiş bir planı olmaksızın, daha çok durumu görmek ve anlamak amaçlı bir yaklaşımla yıkımın yaşandığı alanları gezerek Bayraklı ilçesi Manavkuyu bölgesinde konumlandı.

Bu konumlanış ilk anlarda depremzedeler ile birlikte kalmak ve etkileşime girerek hem dayanışmak ve temas etmek hem de devletin rant politikalarının sonuçları konusunda yerel bir ajitasyon-propaganda çalışması amacına odaklıydı. Ancak somut durum bu eğilimde bir değişikliğe yol açarak kendine özgü bir biçim kazandırdı.

Enkaz kaldırma çalışmalarının yoğun olarak devam ettiği, depremzedelerin hem gelecek haberlere hem de yaşamını sürdürmek için gerekli ihtiyaçlarını nasıl giderebileceği gibi konulara odaklandığı bu anda doğrudan politik ajitasyon depremzedeler ve desteğe gelenler bakımından daha çok durumun istismarı olarak algılanıyordu. İlk günlerde çadır alanlarını dolaşarak iktidarın propagandasını yapmak isteyen MHP’li bir heyetin tepkiyle karşılanması ya da AKP’ye bağlı kimi oluşumların bu yönlü girişimlerinin homurtuyla karşılık bulması ya da Saray medyasının siyasi iktidarı masum göstermeye ve istismar etmesine dönük yayınlarına karşı homurtular bu durumun yansımasıydı. Keza belediyeler de dahil CHP kaynaklı kurum ve kuruluşlar da bu nedenle ilk anlarda alanda dolaysız bir politik ajitasyon ve propagandadan özel olarak kaçındılar.

Durumun ve sorunların politik kapsamı daha çok düzen siyasetçilerinin açıklamaları ve uygulamaları üzerinden görünür oldu.

Bu tablo içinde nasıl bir hattan ilerlenebileceği üzerine tartışan çalışma ekibi ikili bir plan çıkardı. Planın birinci kısmı alanda depremzedeler ile düzenli ve doğrudan iletişim ve aydınlatma çalışması için uygun halkanın tespitiydi. Depremzedelere yardım isteğinin ilk andan itibaren çok güçlü bir harekete dönüşmesi ve depremzedelerin içine düştüğü ‘yaşam savaşı’ temel kalkış noktası olarak değerlendirildi. Yerelde ve genelde hızla büyüyen yardımlaşma refleksi halkası tutularak bir dayanışma hareketi örgütlemek ve kitle içinde politik çalışmayı buradan derinleştirmek yönünde ilerlendi. Devletin ve yerel yönetimlerin depremzedelerin acil insani ihtiyaçlarını karşılamada gösterdiği isteksizlik, hantallık ve yeteneksizlikten doğan boşluk “halktan halka” esprisinde özetlenen taktik hamle ile dolduruldu.

Parti güçleri tarafından alanda açılan kırık dökük küçük bir masa etrafında buluşan üç etkenin, öncü inisiyatif, ihtiyaç sahibi depremzedeler ve ihtiyacı karşılamak, dayanışmak isteyen emekçilerin, gençlerin etkileşiminden geniş bir kitle çalışması ortaya çıktı.

Devletin ve yerel belediyelerin günlük ve acil sorunların çözülmesi konusundaki yeteneksizliği çadırlardaki insanları her geçen an o masaya yaklaştırdı. Diğer taraftan yardımlaşmak fikriyle harekete geçen yüzlerce insan da kurumlara duyduğu güvensizlikle o masanın başına geldi. Ve son olarak insani, vicdani ve belli bakımlardan politik gerekçelerle harekete geçen bir insan grubu da o aynı masaya geldi. Ve bu gerçeği hızla kavrayan öncü güçler, o masa kavşağında bu halkaları halktan halka dayanışma ağı biçimiyle birbirine bağladı.

İkinci gün kurulan Whatsapp grubu hem gruptakilerin yayması hem de alana gelen insanların kaydedilerek dahil edilmesiyle büyüdü. Birinci hafta dolarken 600 civarı destekçisi, 200’e yakın gönüllü çalışanı olan bir ağ ortaya çıkmıştı. Alan çalışmasının doğrudan parti ismiyle yapılmamış olması ve her aşamasının şeffaf biçimde gönüllülerle birlikte planlanması ‘istismar’ kaygısını giderdi ve bu kuvvetlerin o masa etrafında buluşmasını kolaylaştırıcı bir rol oynadı.

Diğer taraftan çalışmanın politik kapsamı çalışmanın biçimi olarak ‘dayanışma’ esprisindeki derinleşme ve öncü gücün gönüllüler ve depremzedeler ile iş içinde yakınlaşması yoluyla, ortamın kendi mantığı içinde şekillendi. Bir yandan gönüllülerle birlikte dayanışma örgütlenirken aynı zamanda bununla eşgüdümlü biçimde gönüllülerle dayanışma, politika, sosyalizm üzerine toplu ve birebir sohbetler geliştirildi. Yapılan tüm çalışmaların ve kararların gönüllülerle toplu ve tek tek danışılarak ve sorumluluk verilerek hayata geçirilmesi insanların aidiyet duygusunu güçlendirdi. Çok geçmeden gönüllülerin büyük bölümü öncüyü ismiyle tanıyor, çalışmanın her aşamasında az çok karar alma süreçlerine dahil olmanın verdiği rahatlıkla ESP ekibini doğal otorite olarak kabul ediyordu. Öncü grup süreç boyunca düzenli toplanarak sonuçlar çıkarmaya, çalışmanın günlük ihtiyaç ve sorunlarını değerlendirerek çözümler üretmeye çalıştı.

Ortaya çıkan enerji hem halkta hem gönüllülerde hem de parti güçlerinde güçlü bir motivasyon ve enerji ortaya çıkardı. Hem insan akışı hem de malzeme tedariki, bu tablo içinde bir sorun olmaktan çıktı. Altıncı gün gönüllülerle yapılan toplantıda bu ağın kurumsal bir kimlik kazanarak sürmesi başta gelmek üzere birçok öneri bu gerçeğin ürünüydü. Yine standın kaldırılarak, çalışmanın bu aşamada akamete uğratılmasına dönük polis saldırısının gecikmesi, püskürtülmesi ve alanda yer değiştirerek ve Bayraklı Belediyesi ile koordinasyon yoluyla çözülmesi, yaratılan toplumsal meşruiyete dayanan direnişin ürünüydü.

Çalışmanın eksik yanı ise bu kadar geniş bir insan kitlesini ve olanağı örgütlemekte çekilen zorluklardı. Yüzlerce insana iş vermek ve ortaya çıkan olanak silsilesini yönetmekte gerilimler yaşandı. Gelen malzemeleri depolamak ve dağıtımını organize etmekteki sıkıntılar nedeniyle birçok olanak değerlendirilemedi.

İnsan yoğunluğuna paralel yeni iş alanlarının yaratılıp tasnif edilmesindeki güçlükler nedeniyle alana gelen güçlerin bir kısmı bir süre sonra boşta kaldı ve gelmemeye başladı. Yeni alanlara açılarak ve biriken güçleri oralarda işlevselleştirerek, malzeme akışını yeni alanlara yöneltip dağıtarak kapsama kapasitesi artırılabileceği gibi depolama sorunları da hızla çözüm yoluna koyulabilirdi. Ayrıca daha iyi bir iş bölümü de bu konuda kolaylaştırıcı bir rol oynayabilirdi. Bunları başarılabilseydi, çok daha geniş bir insan kitlesi ve olanaklar silsilesi ile ilişki kurma ve süreklileştirme şansı da yakalanabilirdi. Bu tip bir çalışma biçimine yabancılık, çalışmaya uygun araç ve biçimler bulma ve değerlendirme konusundaki deneyimsizlik ve çalışmanın çapı ile bunu yürüten öncü güçlerimizin nicelik ve nitelik yetersizliği bu konuda temel engeller oldu. Bu eksiklikler çalışmanın doğal örgütleyiciliği ve eğiticiliği temelinde aşılmaya çalışılsa da bu da ancak bir ölçüde etkili ve yararlı olabildi.

Polis saldırısı öncesinde başlayan ve sonrasında devam eden, çalışmayı halktan tecrit ederek öncünün güçlerine doğru daraltma yönündeki girişimler kısmen etkili olsa da gerek çadırda yaşayanlar gerek gönüllüler gerekse de destekçilerin esas bölümü çalışma ile bağını sürdürdü.

Öncü grup, ilişkiye girilen kitlenin ve olanakların örgütlenmesi sorununu iki düzlemde ele aldı. Birincisi düzlem, deprem çalışmasının ötesini görecek bir içerik ve yön kazandırılarak genişletilmesi, kitle ve olanaklarla temas imkanına dönüştürülmesi için özgün bir biçim bulmaktı. Gönüllülerle yapılan toplantılarda ortaya çıkan dernekleşme fikri bu arayışa somut ve doğal bir biçim kazandırdı. İkinci düzlem ise ilişkiye girilen kitle içindeki en politik ve ileri unsurların ayrıştırılarak parti, gençlik, kadın ve işçi çalışmasına kazanılması için yoğunlaşmaktı. Bu bakımdan yapılan girişimler de belli bakımlardan sonuç verdi. Ve 10 gün gibi kısa bir zaman dilimi içerisinde tüm bu çalışma alanlarıyla ilişkiye giren veya bu eğilime sahip olan bir kesim oluştu.

Çalışmanın zayıf karnı ise depremin sistemle ilişkisini vurgulayan genel ajitasyon ve propagandanın bağımsız ve birleşik hattan yeterince güçlü örgütlenememesi olarak kaydedilebilir. Depremzedeler ve gönüllü ağına dönük dayanışma hareketinin içine yedirilmiş bir biçimde yapılan aydınlatma çalışmasını dışta tutacak olursak ortaya çıkan tepkinin bir harekete dönüşmesi bakımından güçlü bir pratik ortaya çıkarılamadı. İlk günlerde bir semtte sokak ajitasyonu ve üç semtte ozalit çalışması dışında herhangi bir girişim olmadı. Birleşik hattan bir hareketin örgütlenmesine dair girişimler ve görüşmeler olsa da bir sonuç ortaya çıkarılamadı. Burada güçlerin sınırlı olması ve mevcut güçlerin daha çok alana ve kitle, örgütlenme çalışmasına odaklı konumlanmasının payının olduğu söylenebilir. Ne var ki dayanışma hareketi içinde temas edilen en ileri ve politikaya açık güçlerin bu bağlama aktarılması hem bu boşluğu giderebilir hem de bu kuvvetlerin politik eylem içinde öncüye yakınlaştırılması mümkün olabilirdi.

Sokak ayağının örgütlenmesi bakımından ihmal edilen bir diğer nokta ise hak mücadelesi kapsamıydı. Depremzedeler ve gönüllüler ağı içinde bu yönlü tartışmalar sonucunda avukat, mimar-mühendis ve sağlıkçılar üzerinden bir komisyon kurulması ve TTB, TMMOB ve Barolarla ilişki içinde ve ayrıca bir hak mücadelesinin yürütülmesi yönlü bir karar alınsa da bu yönlü bir pratik örgütlenemedi. Halbuki bunun olanakları fazlasıyla mevcuttu. Sorunu ve çözümünü kendi güçlerimizin sınırlarında düşünen dar örgüt yaklaşımının ötesine geçilebilseydi, ilişki kurulan güçlerin çeşitli biçim ve yollarla dahil edilebileceği örgütlenmelerle sınırlılıklar aşılması, çalışmanın örgütlenmesinin genişletilmesi tamamen mümkündü. Böyle bir durum elde edilmesi yeni imkanları da açığa çıkartırdı.

Esnek araç ve biçimlerin kullanılmasının önem ve gerekliliğini sık sık tartışıyoruz. Deprem çalışması esnek araç ve yöntemlerin kullanıldığı önemli bir örnek. Deneyim, başarılı yanları ve açığa çıkan eksikleriyle hangi yönde ilerleyebileceğimize de ışık tutuyor. Süreklilik sağlandığı durumunda kitle temas hattına dönüştürebilecek kurumsallaşma, kitle çalışması, kitlelerle birlikte çalışma yeteneğinde derinleşmek tamamen mümkün. Süreklilik sürecin bütününde “an”ın somut örgütlenme adımlarının atılmasını da gerektiriyor, kapsıyor. Örgütsel kazanımlar sonranın, bir sonraki “aşama”nın işi, görevi değil. Dokunulan yeni olanakların bilgilerinin toplanması ve açığa çıkartılan olanaklara hakimiyet, bunların nasıl ve hangi süreçlerde değerlendirilebileceği çalışmanın önünde yürüyenlerin bütünün ihtiyaçlarına hakim bir gözle ciddi ve sıkı inceleme ve planlama çalışmasını gerektiriyor. Kazanımlar değerli, üzerine basıp ileri yürüyecek sağlam zeminleri oluşturuyor, katılaşmaya yüz tutmuş verili zayıflıklarımızı aşmaya yöneldiğimiz bu özgün deneyim özel olarak ele alınmalı, hafızamıza kaydedilmeli ve genelleştirilmelidir.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. İmtiyaz Sahibi: Şengül Güneş Bali
Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş Bali

Bize Ulaşın

Çakırağa Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt.
No: 8/10 Aksaray/İstanbul (0212) 529 15 94
E-posta: info@marksistteori.org Twitter: @mt_dergi