Gençlik Hareketi İçin Büyük Bir İmkan

“Gençlik “bugün” ile gelecek arasında bir köprü, “eski”nin bağrında filizlenen, onunla çatışma içinde gelişen “yeni”nin geleceğe taşıyıcısıdır. “Eski”nin değerleri, düşünüş ve davranış tarzı henüz onda kökleşmemiş ya da egemen hale gelmemiştir. Bu nedenle eskiyle bağları zayıftır. Geleneklerin, yasaların, dinin, okulun, ailenin (düzenin temel kurumları) baskısı onu -eskimiş olan- kurulu düzene tavır almaya yöneltir. Bu onun eskiyle çelişki ve çatışmalarının ifadesidir. “Eski”yle bağlarının zayıflığı nedeniyle toplumun öğrenmeye, değişmeye, yeniliğe en açık kesimidir.”

İdeolojisini toplumsallaştırmak, kurumsallaşmak ve süreklilik kazanmak; taban kazanmak isteyen yani iktidar hedefi olan devrimci siyasal öznelerden tutalım iktidarda kalmak isteyen karşı devrimci burjuvaziye kadar her siyasal örgüt gençlik yığınlarını kazanmak ister. Gençlik; değişen dünyanın, toplumsal, bilimsel, teknolojik, kültürel her gelişimin hızla yanıt bulduğu bir kesimdir. Eskiyenden, paslanan ve çürüyenden kopma potansiyelini en güçlü taşıyan toplum kesimdir. Eski olana yeterince maruz kalmamıştır, dolayısıyla hızla kavrar, öğrenir ve değişir. Eylemine ve gücüne güveni vardır, harekete geçtiğinde değiştirme umudu taşır. Dolayısıyla risk alır ve harekete geçer. Gençlik emekçi insanlık için eskimiş düzenden kopuşun dinamik ve devrimci bir kuvveti olma potansiyeli ile karşı devrimci cephe için risk oluşturur. Gençlik, egemenler bakımından risk olduğu kadar gençlik yığınları kazanıldığı koşulda egemenler için restorasyon gücü ve dinamik, etkin kuvvet olanağıdır da. Faşist şeflik rejimi de gençlik yığınlarının kendisi bakımından hem ciddi bir risk hem de ciddi bir olanak olduğunu kavramış durumda ve itiraz eden gençlik kitlelerini bastırmak, gençlik yığınlarını politik İslamcı faşist ideolojik siyasal çizgide saflaştırarak kazanmaya dönük politikalar uyguluyor.

Eğitim sisteminde piyasalaştırma ve özelleştirmenin yanı sıra uyguladığı politik İslamcı faşist müfredat düzenlemeleri, imam hatip ortaokulu ve lisesi zorlaması, eğitimin niteliksizleştirilmesi, antibilimsel uygulamalar, kız çocuklarının eşit eğitime erişimine dönük engelleme, cinsiyetçi müfredat, zorunlu din dersi baskısı, ortaokul ve liselerde politik İslamcı, ırkçı çetelerin yapılandırılması, kılık kıyafet yönetmeliği zorbalığı ve Erdoğan’ın yıllar önce beyan ettiği “dindar nesil yaratımı” hedefine bağlı uygulamalar. Yine bu kapsamda faşist şeflik ilk ve orta öğrenimde demokrat, devrimci, ilerici, yurtsever öğretmenlerin görevden alma, ortaokul ve liselerde devrimci-demokrat temelde söz, eylem, örgütlenme yasakları ile öğrencilere dönük faşist disiplin yönetmelikleri ve disiplin cezalarını dizginsizce devreye soktu.

Üniversitelerde ise söz, eylem, örgütlenme yasaklarını derinleştirip, özel güvenlik birimi adı altında kampüs içinde baskı ve zor mekanizmalarını devreye sokarak, kampüsleri polis ablukasına alarak, üniversite içine gizli polis yerleştirip öğrenciler arasında işbirlikçileştirme faaliyeti örgütleyerek, kayyum rektör atamaları ile üniversite içindeki sosyal-siyasi topluluk ve etkinliği engelleyerek, genç kadın ve LGBTİ+’ların kazanımlarına saldırarak, ırkçı-politik İslamcı faşist örgütlenmeleri palazlandırarak, mücadeleci öğrencilere dönük gözaltı-tutuklama ve soruşturma saldırısı örgütleyerek, itiraz eden akademisyenlerin görevine son vererek, Kürt ve demokrat öğrencilere dönük saldırılar örgütleyerek faşist hakimiyet kurmak istiyor.

Yoksul semt ve mahallelerde, taşralarda ise faşist rejim; gençlik yığınları içinde uyuşturucu kullanımını yaygınlaştırma, gayrimeşru para kazanma yöntemlerine mahkum etmeye çalışma ve çeteleştirme saldırısı ile mücadeleye katılan gençlere dönük kaçırma, tehdit, darp ve işkence, gözaltı-tutuklama saldırısı, ajanlaştırma saldırısı örgütlemekte.

Yoksulluk ve işsizlik girdabında, geleceksiz bırakılmış, faşist baskı ve yasaktan bunalmış durumda gençlik yığınları. Paralı, niteliksiz, faşist eğitim sisteminin çarkları arasında ezilmekte, iktisadi krizin derinleşmesi ile temel hakkı olan barınma, beslenme gibi ihtiyaçları karşılayamamakta. Öğrenimini devam ettirecek maliyeti karşılayamamakla beraber “öğrenim kredisi” adı altında faizle borçlandırılmakta ve mezun olduğunda işsizler ordusuna katılmakta. Her geçen gün üniversite mezunu işsizlik oranı artmakta ve gençlik yığınlar halinde örgün öğrenimine son vermekte. Lise ve üniversitelerde, semtlerde faşist baskı ve yasaklar derinleşmekte ve gençlikte AKP-MHP ile polis, bekçi ve ÖGB’ye karşı tepki birikmekte. Paralı, faşist, cinsiyetçi eğitim sistemine karşı gençlik saflaşmakta, faşist baskı ve politikalara karşı tepkisini hızla faşizme karşı saflaşarak açığa çıkarma potansiyelinde. Geçtiğimiz yılda bu eğilimi Boğaziçi Direnişi, İstanbul Sözleşmesi eylemlerine katılımı, barınma hakkı için nöbetlerinde, derinleşen yoksulluğa karşı sokaktaki öncü ajitasyona katılımı ve tepkisinde gösterdi.

Gençlik yığınları içinde gelişen potansiyeli öngören faşist şeflik rejimi ise gençlik içinde faşist paramiliter kuvvetleri örgütlemeye, faşist devlet propagandasını derinleştirmeye, lise ve üniversitelerde, mahallelerde çeteleştirme saldırısına yeni biçimler kazandırmaya devam ediyor.

AKP-MHP faşist iktidarı gençliği baskılamaya ve kendine bir kuvvet olarak kazanmaya dönük politikalarını sürdürürken burjuva muhalefet cephesi de gençliği kazanmaya ve düzen içinde tutmaya dönük politikalar geliştiriyor. Barınma hakkı için patlayan nöbet eylemlerinde İBB, ABB’nin öğrenci yurdu hamlesi, Boğaziçi Direnişi’ne katıldıkları için bursu kesilen öğrencilere İBB’nin burs verme vaadi, burjuva muhalefet partilerinin öğrenci gençliğe dönük talepleri ve gençliğin dilini bulma çabaları gençlik kitlelerini kendine yedeklemeye dönük. Aynı zamanda Boğaziçi Direnişi’nin kampüs sınırlarını aştığı anda bir belediye başkanı olan İmamoğlu’nun “Eylemler kampüs içinde devam etmeli” sözü ve Kılıçdaroğlu’nun eylemcileri “ebeveynlerine” şikayet ederek sakin kalmaya çağırması da burjuvazinin gençlikteki düzenin dışına çıkma eğilimini gördüğünü ve tüm klikleriyle bu eğilimi düzen içine çekmeyi, kendine yedeklemeyi amaçladığını göstermekte.

AKP MHP iktidarı ve burjuva muhalefetin gençliğe dönük politikaları tam sonuç vermiyor, hem de gençlik kitleleri içinde devrimci-reformcu gençlik örgütlenmelerinin dağınık ve parçalı,  iktisadi siyasi durum ve potansiyele nazaran zayıf bir örgütlülük düzeyi olmasına rağmen. Gençliğin en yakıcı ve acil sorunları yoksulluk ve geleceksizlik, faşist baskı ve yasaklar, faşist saldırılar; genç kadın ve LGBTİ+’lar için erkek-devlet şiddeti ve haklarımıza dönük saldırılar, yaşam tarzına müdahale. Bu kapsamda gençlik kitlelerini faşist şeflik rejimine; polisine, ordusuna, kurumlarına, çetelerine karşı saflaştıracak ve dinamik bir kuvvet olarak örgütleme göreviyle karşı karşıyayız. Bu görevi başarmak; gençliği devrim mücadelesinin saflarına kazanmak için birleşik mücadeleyi örgütleme, antifaşist gençlik direnişini büyütmek zorundayız.

Boğaziçi Direnişi öğrenci gençlik kitlelerinin faşist şefin politikaları karşısında hızla saflaşabileceğini gösterdi. Kayyum saldırısı sonrasında polis barikatını tanımayıp taarruz eden, hızla hareketin örgütsel araçlarını kurarak birleşen, faşist burjuva medyanın terör demagojisine karşı ilk andaki siyasal örgütleri dışlayan bilinci terk edip devrimci dayanışma örnekleri yaratan, ev baskınları ve tutuklamalara boyun eğmeyen, eylemlerde öğrencilerin kesimsel sorunlarıyla kendini sınırlamayarak Kürt halkına dönük kayyum saldırılarına karşı tutum geliştiren, LGBTİ+ bayrağını onurla taşıyan, çeşitli toplumsal gündemlerle ilişki kuran, işçi direnişlerine ziyaretler örgütleyen, eylem yasaklarına karşı kararlı duruş sergileyen ve emekçiler bakımından saflaştırıcı bir gündeme dönüşen bir gençlik direnişiydi. Boğaziçi Direnişi’ne bakarak değerlendirdiğimizde gençlik kitleleri içinde faşizme karşı saflaşma, kitle şiddeti araçlarını kullanma potansiyeli, toplumsal mücadele kesimleriyle birleşme eğilimi, öğrenci gençlik hareketinin örgütsel araçlarını yaratma yönelimi, koparıp alma istemi ve yenilenme kuvveti görüyoruz. Ancak direniş sürecinde gençlik hareketinin siyasal öznelerinin dağınık ve parçalı müdahalesi süreç içinde direnen gençlik kitleleri ile ilişki kurma, sevk etme ve somut siyasal talepler etrafında saflaştırmada; hareketi sürekli kılacak araçların yaratımında, birleşme ve birleştirmede ciddi bir zayıflık sergiledi. Gençlik örgütlerinin genel itibari ile açığa çıkan harekete dair değerlendirmelerde etkileşimsiz olduğu, yer yer hareketin gelişimine ve potansiyellerine dair ilgisizlik ve küçük hesapçılığın görüldüğü, dağınık ve parçalı gelişen tabloya müdahalesiz olduğu, hareketin geniş kitle araçlarında açığa çıkan tartışmalarda dar grupçu ve dayatmacı bir tarzın geliştiğini değerlendirebiliriz. Gençlik hareketinin çeşitli siyasal öznelerinin gelişen kitle hareketini kesimsel sorun ve talepler sınırı içinde tutarak muhafaza etme gayretinde olduğunu, hareket kesimsel sorunlara sıkışmadığı anda da bu kuvvetlerin adeta hareketten çekildiğini söylemek mümkün. Son kertede bugün kayyumluğa ve siyasi iktidara karşı Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri, akademisyenler çeşitli eylemsellikler sergilemekte. Ancak ne yazık ki Boğaziçi direnişi somut hedefler ve hedeflere bağlı kanallar ile buluşamadı, hareketin iç gerilimleri sıçratıcı bir niteliğe dönüştürülemediği için tırpanlayıcı bir nitelik olarak rolünü oynadı.

Boğaziçi Direnişi’nin yarattığı etki, pandemi döneminde öğrenci gençliğin niteliksiz eğitim koşullarının, yoksulluk ve geleceksizliğin derinleşmesi, yönetememe krizindeki faşist şeflik rejiminin saldırılarının yoğunlaşmasının biriktirdiği öfke ile beraber bu yıl eğitim öğrenim hayatı barınma hakkı için nöbet eylemleriyle başladı. Barınma hakkı için başlayan eylemler son dönem daha baskın olan öğrenci gençliğin öfkesinin kendiliğinden biçimlerde açığa çıkmasından farklı olarak örgütlü bir çıkışla başladı ve öğrenci gençlik kesimlerini de aşan ölçüde bir politik etki sahasına ulaştı. İlk nöbet sonrası barınma eylemleri bir çok kente yayıldı, bazı kentlerde 1 kişi bazı kentlerde birden fazla noktada ortalama otuz kişilik gruplar halinde nöbetler sürdü. Yalnızca öğrenci gençliğin yurt ve ev sorunu değil, toplamda emekçilerin barınma hakkının gasbı ve yükselen kiralar, zamlar ekseninde de eylemler bir tepkinin dışa çıkmasına önayak oldu. Farklı politik öznelerin farklı noktalarda benzer biçimler ve politik içerikle örgütlediği nöbet eylemleri faşist demagoji ve faşist polis terörü ile engellenmek istendi. Öğrenci gençlik kitlelerinin “Geçinemiyoruz” çığlığının yükseldiği, paralı eğitim sorununun derinleştiği, Boğaziçi Direnişi deneyiminin hafızasında çok yeni olduğu koşullarda barınma hakkını koparıp almayı hedefe koyan bir sürecin örgütlenmesi, öğrenci gençliği geniş kitleler halinde kararlı bir mücadeleye sevk etme ve faşist sermaye düzenine karşı saflaştırma, toplumsal mücadelenin farklı kesimleri ile birleştirme olanağıydı. Kentlerde ve üniversite kampüslerindeki nöbet eylemlerinin yanı sıra çeşitli yurtlarda niteliksiz yurt koşullarına ve zamlara karşı kendiliğinden karakterde kitlesel eylemler düzenlendi. Ancak Boğaziçi Direnişi sırasında yakıcı bir sorun olarak hissedilen gençlik hareketinin siyasal öznelerindeki dağınık ve parçalı duruş, eylemlerin birleşme potansiyeli ve gündemin saflaştırma potansiyeline karşı hareketin dar kalmasına, yurtlarda gelişen örgütsüz öğrenci tepkileriyle buluşamamasına, faşist demagoji ve gözaltı saldırısına cevap verilememesi sonucunu doğurdu. Sosyalist gençlik, barınma sorununa müdahalede geç kalsa da eylemlerin birleşmesi; gençlik hareketinin siyasal öznelerinin ortak bir söz ve eylem hattında birleştirilmesi görevini önüne çekip gayret gösterirken sorunun siyasi muhatabını, faşist rejimi hedefleştirdi; zemini yakaladığında birleşik tipte, zemini oluşturamadığında ise kendi kuvvetine dayanarak nöbetler örgütledi.

Barınma sorunu ilk etapta “yurtsuzlar” ve “ barınamayanlar” tarafından gündem olarak özel biçimlerde işlendi. Her iki çalışmanın da sözü, çalışma biçimleri, hareket tarzı hemen hemen aynıydı. “Barınamayanlar” çalışması (Gençlik Komiteleri) sosyal medyadaki hareket tarzı, barınma sorununa dair özel bir hazırlık ve öngörü, ilk taşı vaktinde atması yani sokak nöbetini doğru zamanda başlatması ile hızla kendi sınırını aşan bir politik etki sahasına kavuştu. Peşinden “yurtsuzlar” çalışması (Öğrenci Kolektifleri) sokak nöbeti başlatsa da hali hazırda başlamış ve bir etki sahası yaratmış olan “barınamayanlar” nöbetinin başka parklardaki devamcısı, şubesi olarak yaşamda karşılık buldu.

Sosyalist gençlik, gençliğin içinde bulunduğu yoksulluk ve geleceksizlik girdabını, paralı eğitim sorunu etrafında öfke patlamaları gelişebileceğini öngörüyordu. Ancak barınma sorunu etrafında bir çalışmanın hızla karşılık bulacağını ve bu zeminde bir hak mücadelesinin hedefli, kararlı, militan tarzda bir kitle hareketi yaratma potansiyelini göremedi. Dolayısıyla gençliğin barınma sorunu ile ilişki kurmada gecikti, sorun tespiti ve gençliğin taleplerini belirlemede zafiyet gösterdi, bir mücadele programı öngöremedi.

“Barınamayanlar” bir çok gençlik örgütü gibi sosyalist gençliği de gündemle ilişki kurmaya zorladı, Sosyalist gençlik barınma hakkı mücadelesinin gençlik kitlelerinin Boğaziçi Direnişi’nde de gördüğümüz mücadele istemini geliştireceğini, sermaye düzenine ve faşizme karşı saflaştırıcı bir hat, toplumsal mücadele bakımından da birleştirici bir hat olacağını öngördü. Doğal olarak; sokak nöbeti, park nöbeti, forum-buluşma, basın açıklaması, yürüyüş, sembolik eylemsellikler, yol kesme, kurum-yurt işgalleri, zincirleme vb. çok çeşitli biçim ve formları barınma hakkını kazanma hedefi ile bağ içinde hayata geçirmek istedi. Bu gündem etrafında yapılacak çalışmaların kitleleri etkilemesi, harekete geçirebilmesi ve kitle bilincini geliştirebilmesi için kuşkusuz kitleler bakımından etkili bir odak ihtiyacı vardır ve bu da belli bir kuvvet oluşturacak güç ve eylem birliği ile gerçekleştirilebilir. Barınma hakkını kazanma ortak hedefine ortak, birleşik kanallardan akmak gerekir. Sosyalist gençlik “barınamayanlar”, “yurtsuzlar” çalışmaları ve gençlik hareketinin bir çok siyasal öznesi ile hareketin birleştirilmesi, birleşik bir program ortaya konulması, en azından somut olarak gençlik örgütlerinin kendi çalışmalarının dışında ortak bir eylem biçimi (bir meydanda nöbet, bir üniversitede nöbet vb.) ortaya konulabilmesi için yaptığı görüşmelerden olumsuz cevap almış hatta devam eden nöbetlere örgütlü olarak kabul edemeyecekleri ama “birey” olarak katılabilecekleri/nöbetlerin belirlenen politikasının dışına çıkılamayacağı iletilmiştir.

“Barınamayanlar” ve “yurtsuzlar” çalışmalarında bulunan gençlik örgütleri de dahil olmak üzere geniş çağrısını yaptığı gençlik örgütleri toplantısına bu çalışmadaki örgütlerden büyük oranda katılım dahi olmamıştır. İlk haftadan sonra başkaca gençlik örgütlerinin, öğrenci dayanışmalarının gündem ile ilişki kurması “yurtsuzlar”,  “barınamayanlar” dahil olmasa da birleşik zeminde yapılan basın açıklaması-forum, İzmir’de İzmir Öğrenci Dayanışması’nın park nöbeti, Eskişehir ve farklı kentlerde kentteki kuvvetlerin yan yana gelişi ile örgütlenen eylem biçimleri sonrası faşist şeflik rejimi demagoji ve yalan kılıcına hızla sarıldı, eyleme katılanların ailelerini arayarak, fişleyerek evinin, yurdunun olup olmadığını açıklamaya başladılar. Hareketin parçalı, dağınık ve eylemlerin siyaseten de dar kalmasını, yer yer salt evi ve yurdu olmayan gençlerin sokakta kalması gibi görülmesini de fırsat bilen faşist polis her nöbeti farklı gerekçeler ile sınırlandırmaya, yalıtmaya ve demagojiyle yalnızlaştırmaya gayret etti. Barınma hakkı için yapılan eylem ve nöbetlere farklı kuvvetlerin de ilgi göstermesi, örgütlerin çoğunun bir biçimde ilişki kurma, gündeme müdahale etme kanalları bulması ile dar grupçu, kesimci yaklaşımların zemini de daralmaya başladı. Bu noktada faşist şef Erdoğan’ın devreye soktuğu gözaltı terörü hareketin önemli bir kesitiydi. Gençliğin ve emekçilerin güçlü sahiplenişi ve biriken öfkeye rağmen dağınık-parçalı tablonun ve kitleye karşı “muhafaza etme, koruma, tutma” basıncının getirisi ile bu saldırıya cevap verilemedi. 

Bugün yüksek öğrenim gençliğinin geleceksizlik ve yoksulluk koşulları, faşist iktidara karşı öfkesi çeşitli biçimlerde açığa çıkıyor. Gençlik hareketinin üniversitelerde palazlandırılan faşist çetelere karşı eylemli bir hegemonya mücadelesine girişmesi, kampüslerde gençliği esnek ve sıkı biçimlerde antifaşist formlarda birleştirme görevi var. Bu görev, her türden itirazın bastırılmaya çalışıldığı koşullarda paralı faşist eğitim sistemine karşı ajitasyon faaliyetini örgütleyebilmenin, genç kadın ve LGBTİ+’ları cinsiyetçi, fobik politikalara karşı aydınlatmanın, kayyum rektörlere karşı tutum geliştirebilmenin, barınma sorunu ekseninde yaratılacak örgütlenmelerin; özcesi siyasal öznelerin gençlik kitlelerinin sorun talep ve istemleriyle bağ kurabilmesinin, müdahale edebilmesinin bir koşulu olarak değerlendirilmelidir.

Sosyalist gençlik, liselilerin pandemide eğitim hakkının gasp edildiği, evlere kapatıldığı günlerin ardından biriken öfkesini örgütleme görüş açısı ile hareket etmekte. Gençlik hareketinin nitelik sorunu, lise mücadelesinden kopukluk ve liseli kitlelerle temassızlık sorunu karşısında liseli kitleler ile temas kurma, devrimci gençlik mücadelesi saflarına çekme görevi; lise mücadelesinde birleşik bir hattı tutma ve örgütlenme kanalları yaratma görevi ile karşı karşıyayız. AKP-MHP’nin liselerdeki faşist hegemonyasını dağıtmak ve yeni kuvvetleri mücadele saflarına katabilmek için liseli yığınlara gitmek zorundayız.

Toplumsal mücadele kuvvetlerinin bastırılmak istendiği ve çıkış yolu aradığı bu dönemde gençlik hareketi eylemiyle yol gösterici olacaktır. Bu potansiyeli bağrında taşıdığını görmek için İstanbul Sözleşmesi ve kadın, LGBTİ+ eylemlerine katılımdaki yaş grubuna, zamlara ve yoksulluğa karşı bir çok kentte ve bir çok semtte sokağa çıkan öncü kuvvetlerin büyük oranda genç bir kuvvet oluşu, çağrılı eylemlere katılan ve barikatlara karşı direnerek gözaltına alınan kitlenin büyük çoğunluğunun genç oluşunda dahi görebiliriz, bu noktada bu topraklardaki mücadele tarihinde gençlik kitlelerinin antiemperyalist mücadelesi, işçi-köylü eylemlerinde oynadığı rol, ‘71 devrimci atılımının zeminini tekrar hatırlatalım.

Buz kıran rolünü oynama görevini başarıya ulaştırmak için, ezilenler ve emekçiler cephesinde birleşik tarzın inşası için gençlik hareketinin dağınık ve parçalı tablosunun değişmesi gerekiyor. Temas edilen dar bir kitleyi faşizme karşı saflaştırma hedefinden uzak; muhafazacı bir yaklaşım ile, geniş olanak ve potansiyeller içinde küçük hesaplar yaparak, dar grupçu yaklaşımları kemikleştirerek kazanmamız mümkün değil. Kazanmak ve sıçramak için birleşik mücadeleyi yükseltmek, safları sıklaştırıp çoğaltmak zorundayız. Kendisini amaçlaştıran grupçu sekterizm değil yaşamsal talepleri için gençliğin birleşik mücadelesini yayma, geliştirme görüş açısı ve eylemi on binler ve yüz binlerce gence güven ve devrimci bir mesaj verebilir. Faşist şeflik rejimine karşı kitlesel eylemlerin gelişim potansiyeli var, bu potansiyeli açığa çıkarmak için kitle şiddetini kullanma cüreti, eylemlerin sürdürülmesinde kararlılık ve burjuva muhalefetin emekçi ve ezilenleri kendine yedekleme planına karşı hareketi düzen dışında tutabilecek kuvvet antifaşist gençlik kuvvetleridir. Bu güç ve güvenle yürüyelim, birleşik gençlik direnişini büyütelim.

Marksist Teori

Yaygın Süreli Yayın
Varyos Yay. San ve Tic. Ltd. Şti. İmtiyaz Sahibi: Şengül Güneş Bali
Sorumlu Yazıişleri Müdürü: Şengül Güneş Bali

Bize Ulaşın

Çakırağa Mah. Çakırağa Cami Sokak Birlik Apt.
No: 8/10 Aksaray/İstanbul (0212) 529 15 94
E-posta: info@marksistteori.org Twitter: @mt_dergi